15 Temmuz 2013 Pazartesi

ALKOL YASASI

Son dönemlerde gündemde olan alkol kullanımı ile ilgili “beceremiyorsam yasaklarım” mantığı ile çıkarılan yasanın handikapları konusunda bilimsel bir çalışmayı daha fazla kesime ulaştırmak amacı ile paylaşmak istiyorum. İşin kolayına kaçmak olarak yorumlayabilirsiniz. Fakat uzman olunmayan konularda bilimsellikten uzaklaşmamak adına sık sık bilimsel çalışmalardan faydalandığım yazılardan da anlaşılmaktadır. Ekteki çalışma Türkiye Psikiyatri Derneği “Alkol Kullanımında Sınırlamalara ve Yapılan Tanımlamalara ilişkin Gerçekler ve Bilimsel Değerlendirme” başlıklı raporudur. Tüm alkol kullananların alkol bağımlısı oldukları bilim dışı bir iddiadır. Alkol kullanımı ve alkol kötüye kullanımı ve bağımlılığı farklı olgulardır. Alkolün sosyal kullanımı bir ruhsal hastalık ya da bağımlılık şeklinde değerlendirilemez. Sağlık politikalarında amaç toplumu bilgilendirerek ve bilinçlendirerek aşırı alkol kullanımının, bağımlılık ve kötüye kullanımın gelişmesinin önüne geçilmesi olmalıdır. Bunun için risk altındaki grupların erişiminin kısıtlanmasına yönelik bazı düzenlemeler getirilmesi de gereklidir. Ancak bu kısıtlamalar risk analizleri, gereksinimler dikkate alınarak yapılmalı; başka ülkelerin kendilerine özgü gereksinimleri ve risk analizlerinin tercümesi ile yapılmamalıdır. Bu şekilde yapıldığında bu toplum tarafından “alkol yasağı” şeklinde algılanacak, alkol kullananların etiketlenmesine yol açacak, toplumda bölünmeye yol açacak ve alkol kullanımının denetim dışına çıkmasına yol açacaktır. Asıl bu durum gelecekte alkol kullanım bozukluklarının gelişmesine neden olacaktır. Sosyal düzeyde dahi alkol kullananlara yönelik bu damgalayıcı tutum, alkol bağımlısı ve kötüye kullanımı olan kişilerin saklı bir popülasyon olarak kalmasına neden olacaktır. Bu kişiler yardım aramaktan kaçınacak, fiziksel, ruhsal ve sosyal birçok sorunun yaşanmasını artıracaktır. Kısa müdahaleler ile önlenebilecek kötüye kullanım ve bağımlılığın gelişmesi, damgalanma endişesi ile gizli kalacaktır. 18 yaş altı gençler arasında alkol ve madde kullanımının önlenmesi önemli bir konudur. 18 yaş altı gençler arasında alkol kullanımının azalmasına karşın, yasadışı madde kullanımının arttığı tedaviye başvuran kişiler arasında göze çarpmaktadır. 2003-2005 yılları arasında yatarak tedaviye başvuran 18 yaş altı gençler arasında alkol kullanım oranı %19,3, esrar kullanım oranı %41,5 iken; 2012-2013 yılları arasında alkol kullanım oranı %1,9, esrar kullanım oranı %78,6 bulunmuştur. Bu sonuçlar 18 yaş altı gençler arasında yasadışı madde kullanımına bir kayma olduğunu göstermektedir. Alkol ile ilişkili düzenlemeler dikkate alınacak olursa: EVET Alkollü içkilere ulaşabilirlik azaldıkça alkol tüketimi azalmaktadır. Alkollü içki fiyatları arttıkça alkol tüketimi azalmaktadır. Alkollü içki reklamları azaldıkça alkol tüketimi azalmaktadır. Genç yaşta olan nüfusun alkollü içkilere erişiminin azalması yetişkinlikte alkol bağımlılığı riskini azaltmaktadır. Alkollü araç kullanımı risklidir ve bir halk sağlığı sorunudur. AMA Alkollü içki kullanan herkes bağımlı değildir. Alkollü içki kullanan herkes potansiyel suçlu değildir. Sorun yaratan alkolün kontrolsüz kullanımıdır. Alkollü içkilerin saklanması ve gizli tüketilmesi veya yasaklanması bu içkilere ilgiyi azaltmamakta, tersine arttırmaktadır. Alkollü içki fiyatları arttıkça, kaçak içki veya insan sağlığına zararlı üretim artmaktadır. Alkol sigara gibi değildir. Politikaları farklı olmalıdır. Sigara içen çevresine doğrudan zarar verir. Bu nedenle, sigaranın kısıtlanması toplumsal bir gerekliliktir. Ama alkollü içkilerden görülecek zararı kabul etmek veya etmemek daha çok kişisel tercih sorunudur. Alkolü sorun yaratacak tarzda kullananlar temel alınarak yani kötü örneklere dayanarak bir düzenleme getirildiğinde, bazı insanlar da bu durumu yaşam tarzlarına müdahale olarak algılamaya başlarlar. ÖTE YANDAN Ülkemizde gençleri korumak için var olan yasalar oldukça yeterlidir. Örneğin 18 yaşından küçüklere alkol satışı yasaktır. Ama bu yasa uygulanmamaktadır. Gençler alkollü okul partilerini kafeler gibi yerlerde rahatlıkla düzenlemekte, tekel bayilerinden hiç kimlik sorulmadan alkollü içki satın alabilmektedir. Bu durum engellenmediği sürece, alkollü içkileri toplumdan izole etmeye çalışan yöntemlerin etkinliği olmayacaktır. Ülkemizde alkollü içki satılan mekan sayısı çok düşük olan illerimizde alkollü içki tüketimi oldukça yüksektir. Bunun nedeni, o illerde alkollü içkilerin yol kenarlarında veya başka gizli mekanlarda kullanılmasıdır. Unutmayalım, sistem dışına çıkan davranışlar denetlenemez ve önlemez. Ülkemizde etkin, standardize ve bağımlılığı önlemeye yönelik bilimsel çalışmalar yok denecek kadar azdır. Önleme politikaları çeşitlilik göstermelidir.Devletin desteklediği, tekelden yapılan önleme politikalarının etkili olmadığı bir çok çalışmada gösterilmiştir. Farklı yöntemleri içeren, farklı kurumların geliştirdiği, etkinliği gösterilmiş programlar önleme (prevention) niteliği taşıyabilir. SONUÇ OLARAK Yasaklamak değil düzenleme getirmek gereklidir. Yasaklamalar, çoğunlukla inanç perspektifini temel alırken düzenleme, bilimsel temele dayalı bir önleme ve halk sağlığı politikasıdır. Yasak işe yaramaz ama düzenleme işe yarar. Alkol politikaları dediğimiz şey, bir yasaklar bütününden ziyade bir düzenlemedir. Alkol kullanımına dair yapılacak düzenlemelerin sadece yasa yapıcılardan oluşan kişilerce değil, bağımlılık alanında çalışan deneyimli bilim insanlarının katılımı ve önerileri doğrultusunda düzenlenmesi gereklidir. Bunun için Türkiye Psikiyatri Derneği Alkol Madde Kullanım Bozuklukları Çalışma Biriminden görüş alınabilir. Kullanımın yasaklanmasından ziyade: örneğin,erişkin olmayanlara alkol satılması, alkollü araç kullanımı, alkolle bağlantılı şiddet davranışlarına uygulanacak cezaların yeniden düzenlenmesi; ciddi yaptırımlara tabi kılınması; sonrasında da bu düzenlemelerin ödünsüzce takibinin yapılması tümden yasaklama ediminden daha makul ve gerçekçi bir adım olacaktır. Yasaklayınca insanlar bir yolunu bulur, yine içer. Alkol bağımlılığını önlemenin bilimsel yolları vardır, ama uygulamak için biraz emek harcamak gerekir. "Emeğe ne gerek var, emredersin içmezler!" bakışının her zaman hüsranla sonuçlandığını unutmamak gereklidir. Kolaycılık çözüm değil sorun getirir. Türkiye Psikiyatri Derneği, Alkol ve Madde Kullanım Bozuklukları Çalışma Birimi 01.07.2013

Hiç yorum yok: