23 Ocak 2013 Çarşamba

AKIL TUTULMASI-GÖRÜNÜM GAZETESİ-23.01.2013

BİLİM DIŞI ZİHNİYET “Başkalarına da kulak ver. Karşındakiler aptal ve cahil oldukları zaman bile dinle onları. Çünkü dünyada herkesin bir öyküsü vardır.” Xsentius antik kentinde ki 2000 yıllık kitabe’den Öyle öyküler var ki insanlık tarihi kadar eski bir o kadarda kötüye gitmekte. Özellikle toplumsal öykülerse bunlar daha da önem kazanmakta. Aydın; bilimin ışığında bu öyküleri eleştirel aklın süzgecinden geçirerek çözümlemeli, gündem yaratmalı, siyasetçiler ise bu gündemleri çözme yolları aramalı diye düşünüyorum. Demokrasiler geliştikçe siyasetçileri denetleyen sivil toplum örgütlenmelerinin önemi de yadsınamaz. Konumuz olan beyinsel rahatsızlıklar konusunda meslek odalarına da görev düşmektedir. Bilim, görevini yerine getirerek beyinsel rahatsızlıkların kontrol altına alınabileceğini deneylerle ispatlamış, çözüm yollarını göstermiştir. Bunların uygulanması, zorluklarının aşılması, halkın bilinçlendirilmesi görevleri yerine getirilmediği gibi durumun vehameti de gittikçe artmaktadır. Bilimsel veriler bunun en güzel ispatıdır. Sürekli eleştirel yazdığımı düşünebilirsiniz lakin eleştiri yaparken de çözüm yolları konusunda fikirler üretmek ve bu fikirlere kulak vermesi gerekenlerin kulak tıkaması ve sonradan eleştiriler den şikayetçi olması açıkçası anlaşılır gibi değil. Yine örneklemek gerekirse; insanlık tarihinden beri beyinsel rahatsızlıklarının insan ruhuna şeytan kaçması olarak algılanması ve şeytan çıkarma, cin çıkarma seansları düzenleyen sözde din görevlilerinin haberlerini son dönemlerde medyada görmüyoruz. Özellikle son on yıl. Bir zamanlar medyanın en gözde haberleri olan ve polis baskınları düzenlenen bu mekanizma birden bire kesildi. Bu seanslar sırasında kadınlarımızı taciz eden , tecavüz eden, hatta öldürmeye varan olayların birden bire kesilmesi doğal mı? Yoksa sansür veya bilinçli bir kollama, gizleme mi ? Bunun yanında geçtiğimiz hafta televizyonlarda ki bir haber bilmem dikkatinizi çekti mi? Özellikle onkoloji hastanelerinde görevlendirilecek maneviyat timleri Ankara Ünv. İlahiyat Fakültesinin açtığı kursları bitirerek pilot bölge seçilen Ankara’da görevlerine başladılar. Evet olumlu düşüncenin insan psikolojisi üzerinde ki olumlu etkilerini yadsımak düşünülemez. Ama bu hareketin burada kalmayacağını düşünüyorum. Önümüzde ki dönemlerde psikologların ve hatta psikiyatrların İlahiyat Fakültelerinden yetişmeyeceği ne malum. İşte meslek odalarının işlevlerine eklenmesi gereken bir durum; aydınları, siyasetçileri harekete geçirmesi için çaba sarf etmeliler. Çünkü; zihniyet ortaçağdan beri değişmedi. “Akıl hastalıkları, her türlü ruhsal kaosa bağlı nörolojik şikâyetler, bireyin dinî yönelişten uzaklaşması nispetinde ortaya çıkabilmektedir. Manevi şuurda meydana gelen sapmalar, manevi yaşamdaki bozulmalar, mani, melankoli, şizofreni gibi akıl hastalıklarına kadar her türlü ruhsal hastalığın sebebi olabilmektedirler.” (1) Ve bu zihniyet beyinsel rahatsızlıkların dua ile tedavi edilebileceğini iddia ediyor. Ülkemiz durumuna baktığımızda ; bilim; ülkemiz akıl sağlığın son yıllarda gittikçe bozulduğunu rakamlarla söylüyor. Bu zihniyete göre ise akıl sağlığı bozulmasının artışı inançsızlığa kaymayı göstermiyor mu ? Eğer inançsızlık, iman zayıflaması varsa dinci partilerin oy oranlarının son dönemlerde artmasını sanırım bilimde açıklayamayacaktır. ! İnsan adına olan öykülere kulak tıkayan aydınlarımız ve türbanla, başörtüsü ile dinsel açılım yapmaya çalışan ve sonradanda “kimsenin eleştirmeye hakkı yoktur” diye fetva veren kendilerini sosyal, halkın partisi diye ifade eden parti vekilleri ve başkanı bunu sanırım açıklamak adına bilimsel çalışmalarınız vardır.? (1)Tevfik, Mehmed, (1985), Rûhî Bunalımlar ve İslâm Ruhiyatı, Ankara: Güven Matbaası, s. 117-119.

Hiç yorum yok: