7 Ocak 2013 Pazartesi

AKIL TUTULMASI-GÖRÜNÜM GAZETESİ-07.01.2013

ÇOCUKLAR “İsterim ki,zaferin ve özgürlüğün, çocuğu özlesin.Zaferine ve kurtuluşuna canlı anıtlar dikesin. Kendinden sonrası için inşa etmelisin; fakat bunun için önce kendin beden ve ruhça tam yapılı olmalısın. İşin yalnız üretmekten ibaret olmamalı. “ Friedrich Nietzsche, Böyle Buyurdu Zerdüşt Beyinsel rahatsızlıkların neler olduğu, tedavi yöntemleri konusunda internetinde etkisi ile bilgiye ulaşmak artık çok kolay. Yada ergen, genç, yetişkin konularında prikiyatrik bilgileri bulmak hiçte zor değil. Bu konularda akademik araştırmalar en güvenilir olanları olsa da ne yazık ki özellikle beyinsel rahatsızlığı olan - anne ya da baba – ailelerde yetişen çocukların yaşadıkları ile ilgili herkesin anlayabileceği bir araştırmaya rastlamak pek mümkün değil. Beyinsel rahatsızlıkların kan testi ile, vücudumuzun hastalıklara karşı verdiği tepki ile ölçülebilecek rahatsızlıklar olmadığı bilinmektedir.Ancak çocuklarımızın davranışlarından, çevre ile uyumsuzluğundan, aşırı hareketliliğinden, dışa dönük yada içe kapalı olmasından, çevresel faktörlerde yoksa yanlış bir şeylerin gittiğini hisseder aile. Bu durumda bir uzmana götürüp teşhis konulması ve tedaviye başlanması en mantıklı gibi görünse de ne yazık ki toplumumuzda beyinsel rahatsızlıkların daha öncede yazdığım gibi kadercilik, utanma, toplum baskısı ve toplumun damgalaması gibi daha birçok nedenden dolayı gizlenmesi, kabullenilememesi gibi nedenlerle hekime götürülmemekte ve hatta yaygın bir düşünceye göre “evlenince geçer” denilerek bu yönde şartlandırılması sağlıksız aile ve sağlıksız çocuklar yetişmesine neden olmaktadır. Bunun getirisi olarak; çocukta hasta olan anne ya da babanın sevgi eksikliği doldurulamadığı için ne yapacağını bilememekte, bu duygu eksikliğini farklı yöntemlerle kapamaya çalışacaktır. Öyle ki bu iletişimsizlik ortamında sağlıklı eşte de psikolojik problemler kaçınılmaz olacaktır. Bazı beyinsel rahatsızlıklarda hasta tedavi görmezse alkolizme yatkınlık artacak bu durumda şiddete başvurumda çocuklara yansıyacaktır. Yapılan araştırmalarda çocukluğunda şiddet gören ebevenlerin çocuklarına karşı daha fazla şiddete başvurdukları kanıtlanmış durumdadır. Birde rahatsızlığın etkisi ile bu şiddetin dozajı artacaktır. Bu sağlıksız ortamda eşler arası şiddetinde artması kaçınılmaz olacak çocuklar yetiştikleri aile ortamlarına göre kişilik kazanacakları için şiddet ortamında büyüyen çocuklarda da bu tür rahatsızlıkların görülmesi kaçınılmaz olacaktır. Hasta anne ya da babaya yabancılaşma, sevgisizlik, ilk gençliklerinde karşılarına çıkan karşı cinsle kapatılmaya çalışılacak belki de yeni bir sağlıksız ailenin temelleri atılmış olacaktır. Tabi ki bu tür aile yapıları sağlıklı eş tarafından hastanın sağaltımı sağlanmaya çalışılsa da hasta eşin ailesinin ve çevrenin tutumu ve desteği çok önemlidir. Ve genellikle bu destek alınamadığı içinde boşanmalar gündeme gelmekte çocuklarda daha fazla travmalara yol açmaktadır. Hele hele rahatsızlık genetik kökenli ise çocuklarda da görülme riski kat kat artmaktadır. Ki genelleme yapılamasa da büyük bir çoğunluğunun genetik kökenli olduğu düşünülmektedir. Yapılan araştırmalarda – özellikle manic depresyon için – eşlerden birinde varsa çocuklarda görülme olasılığı %25 her iki eşte hasta ise bu oran birden bire % 67 ye çıkmaktadır. Sonuç olarak bu durumda olan anne babaların çocuklarında duygudurum yada yıkıcı davranış belirtileri ilerde gelişebilecek beyinsel rahatsızlıkların öncülü olabilecektir. Bu köşenin amacı tedavi edildiklerinde kontrol altına alınabilecek olan ve sağlıklı aile, sağlıklı toplum için gerekli olan bu durumu gündeme getirebilmek, bunun yanında bu tür hastaların yaşadıkları sorunlara çözümler üretilmesine katkı sağlamaktır. Not: Konu süreklilik teşkil ettiğinden eski yazılarıma dönmek isteyen konu ile ilgili okurlarım Gazeteniz Görünüm de çıkan tüm yazılara http://ilhanvardar.blogspot.com/ adresinden ulaşabilirler.

Hiç yorum yok: