14 Ocak 2013 Pazartesi

AKIL TUTULMASI-GÖRÜNÜM GAZETESİ-14.01.2013

Genetik, Din,Bilim, Medya ve Diyanet İşleri Başkanlığı Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) saptamalarına göre; intihar giri¬şimleri, gerçekleştirilmiş intiharlardan yaklaşık on kat fazladır. "Her intihar olayında ortak olan, topluma sesleniştir, on¬dan yardım talebidir." (1) “Diyanet İşleri Başkanlığı’na, din adına yapılan bu akla, bilime aykırı davranışlar nedeni ile büyük görev ve sorumluluk düştüğünü düşünüyorum. Bunu yerine getirdiğinden emin değilim”(2) Yukarıda kısaca ele aldığım alıntılar ilk okunduğunda ne alaka diye düşünülebilir. Çünkü ilk konu intihar ikincisi Diyanet İşleri Başkanlığı. Sn. Özdemir yazısında genetik rahatsızlıklar konusunda özellikle görsel medyanın yaptığı yanlışları örmeklerle değerlendirdikten sonra bu konuda Diyanet İşleri Başkanlığına çok iş düştüğünü belirtiyor. Çünkü bir TV program sunucusu bir kas hastasını tanıtırken “Acaba, Allah bu çocuğu bu duruma sokarken o anneye ne demek istedi, bunun hikmeti nedir”(3) gibi bir sorgulama yapıyor. Bu iki yazıdaki ortak nokta genetik. Sn. Özdemir ülkemizin önemli bir Nöroloji Profesörü olarak özellikle genetik kas hastalıkları konusunda çalışmaları olan ve bu konuda hala toplumu bilinçlendirmeye çalışan değerli bir bilim insanımız. İntihar konusu ile bu konunun bağı ise intiharların en sık rastlandığı beyinsel rahatsızlıkların genetik olduğunun düşünülmesi. Genetik bilimi gelişmeye başlamış bu rahatsızlıkların nedenleri konusunda bilgiler çoğaldıkça bilimsel nedenleri anlaşılmaya başlanmıştır. Çoğunda tedavi yöntemleri kesin olarak bulunamasa da bazı rahatsızlıklarda kontrol altına alınabileceği anlaşılmıştır. Araştırmalarım sırasında karşıma yine din ve bilim çekişmesi çıkıyor. Çünkü Kutsal Kitap’a göre intihar en büyük günah. Bilimsel veriler ışığında intiharlar incelendiğinde en çok vaka beyinsel rahatsızlıklarda çıkıyor. Beyinsel rahatsızlıkların bir çoğunda bilim genetik olduğu konusunda bulgulara rastlıyor. O zaman şu soru akla geliyor. En büyük günah olan intihar vakalarının genetik yani doğuştan olması intihar edenlerin en masum insanlar olması gerektiği sonucuna götürüyor beni. Ve Sn.Özdemir’in aktardığı gibi genetik rahatsızlıkların çoğunluğunun akraba evliliğinden kaynaklanması özellikle Dinimizde akraba evliliklerinin mübah sayılması toplumda bu tür rahatsızlıkların kadere bağlanmasına ve göz ardı edilmesine mi neden olmuştur.? En büyük günah kendi canına kıymak, diğer taraftan intiharlara neden olan rahatsızlıkların genetik olması, akraba evliliklerinin genetik konusunda en büyük kısmı teşkil etmesi ve dinen mümkün olması çelişkisini açıklayacak en büyük kurum Diyanet İşleri Başkanlığı değil mi? Şöyle de düşünülebilir acaba bu konuda dini her işe alet edenlerin bir oyunu mu? Çünkü akraba evlilikleri malın bölünmemesi gibi sosyolojik nedenlere de dayanmaktadır. Tarihsel süreç incelendiğinde din ile siyaset hep iç içedir. Siyasetin dini kullanarak ve eğitimi gerileterek dünyevi çıkarları için sağlıksız toplumlar yaratılıyor diyebilir miyiz acaba. Bunun yanında özellikle akıl ve ruh hastalıkları dediğimiz hastalıkların cin, şeytan çarpması gibi nedenlere bağlanması toplumda korku yaratmak inançla açıklanamaz sanırım. İşte Diyanet İşleri Başkanlığı’nın görevi burada başlıyor bence de. Özellikle bilimsel yöntemlere inanılmayıp, cin çıkarma seansları ile insanları aldatan, dini kullanan Kutsal Kitap’ta bile olmadığı halde varmış gibi bu tür rahatsızlıkları iyileştirdiğine inanılan üfürükçü ve sahtekarların foyalarını ortaya çıkarıp engelleme konusu en önemlisi bence. Ama ne yazık ki ben bu güne kadar görsel medyada olsun, yazılı medyada olsun çıkan haberler sonrası Diyanet’in bu konuda yeterli çaba sarf ettiğini görmedim. Daha da acısı 23 Aralık 2012 Tarihinde basında bir haber servise girdi. Sözde dini bütün bir şahıs İstanbul Milletvekili Sn.Şafak PAVEY’e bir mesaj atıyor. “Allah bir bacağını almış, hâlâ küfürden uyanmazsın, nedir bu inatçılık!” Süregelen bu karanlık ortaçağ zihniyetini sineye çekmek, dinsel açılımı türban ve başörtüsü ile sınırlayarak gerçek sorunları , kendi Vekiline yapılan bu alçakça saldırıyı sineye çekmek sanırım bilimden, sosyallikten, laiklikten, halktan yana olduğunu iddia eden siyasi iradelerin de ne kadar inandırıcı olduğunu göstermektedir. (1) Prof.Dr.Suna Taneli (2) “Sağlık bilim İnançlar” Coşkun Özdemir Cumhuriyet 26 Haziran 2009 (3) “Sağlık bilim İnançlar” Coşkun Özdemir Cumhuriyet 26 Haziran 2009

Hiç yorum yok: