11 Ocak 2013 Cuma

AKIL TUTULMASI-GÖRÜNÜM GAZETESİ-11.01.2013

Siyasilere Soru Önergesi Çoğu psikiyatrik bozukluğun kesin nedeni bilinmemektedir. Uzmanlar psikiyatrik bozuklukların genetik veya kalıtsal eğilimleri bir tetikleme olayı kombinasyonu sonucu olduğunu düşünüyor. Tetikleme olayları çevresel faktörler, çeşitli stresler ve hatta fiziksel sağlık problemlerini içerebilir. Fiziksel sağlık ve ruh sağlığı arasında ki sınır, psikiyatrik bozuklukların nedenlerini bulma alanındaki araştırmalar devam ettikçe daha da bulanık hale geldiği bildiriliyor. Bir dizi faktörün psikiyatrik bozukluk görülme ihtimalini arttırdığı , ancak risk faktörlerine sahip olmayan kişilerde de psikiyatrik bozukluk gelişebileceği düşünülmektedir. Ortak risk faktörleri arasında; Yoksulluk, kötü beslenme, aşırı kalabalık, kötü davranış veya ihmal gibi dış çevresel faktörler, bir psikiyatrik bozukluğu olan bir ebeveyne sahip olarak genetik yatkınlık, alkol, uyuşturucu, tütün ve bazı virüsler ve toksinler, şiddetli geçimsizlik gösteren ebeveynler, travma (fiziksel yada zihinsel), aile içi yetersiz ilişkiler gösterilmektedir. Uzman olmadığımı, hastalıklar konusunda bilgi vermediğimi fakat bir araştırmacı titizliği ile genel konularda bilgiler vermemin yararlı olduğunu düşünüyorum. Özelliklede yapılan araştırmalar o kadar ilginç ki uzmanların görüşlerini teyid ediyor. Mesela Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Avrupa’da ki ekonomik krizler neticesinde yaptığı araştırmada psikiyatrik rahatsızlıklarda büyük bir artış gözlemliyor ve üye ülkeleri önlemler almakta uyarıyor. Geri kalmış, gelişmekte olan ülke olarak tabir edilen bizim gibi ülkeleri bir düşünün. Siyasiler ekonomik krizlerin ülkemizi teğet geçtiğini ama istatistikler ve rakamlar psikiyatrik hastalıklarda ki artışın teğet geçmediğini söylüyor ne yazık ki. Ve ne yazık ki çözümler yine siyasilerin elinde olduğundan dolayı ivedilikle çözülmesi gereken üç ana başlığı uzmanlara da danışarak ekte veriyor ve siyasilerin gündemine almalarını umuyorum : - Bilindiği gibi bu tür rahatsızlıkların tedavileri ve ilaçları teşhis ve kontrol altına alınma sürecine kadar çok pahallı. Ve tedavinin devamlılığının önemide düşünülürse ülkemiz ekonomik şartları göz önüne alındığında ve Sosyal Güvenlik Kurumunun desteğinin hemen hemen hiç olmaması aileleri tedaviden vazgeçirmekte ve hastalar kaderlerine terk edilmektedir. SGK özel hastahanelerle sağlık anlaşmaları yaptığı halde özel hastahanelerin birçoğunda psikiyatri klinikleri ile anlaşma yapmamaktadır. Ayrı bir boyutta sözde aynı çatı altına toplanan SGK farklı uygulamalar yapmaktadır. Özel sigorta ve Vakıf'lara üye olan hastalar kısmende olsa özel hastahanelerin psikiyatri kliniklerinden faydalansa bile devlet memurları bu haktan mahrum bırakılmaktadır. - Hastaların hekime (Psikiyatr) ulaşmaması, aslında yukarıdaki madde ile bir bütün teşkil etmektedir. Devlet ve Özel hastahanelerin bir çoğunda psikiyatr servisi bulunmamakta, üniversite hastahaneleri ise çok yoğun olduğu için yeterli olamamaktadır. Şöyle örneklersek bu rahatsızlıklardan Manic Depresyon ve Şizofreni türü olanların teşhisi ve hekimin sürekliliği çok önemli olduğu halde Devlet Hastahanesine başvuran hasta depresyon teşhisi ile gönderilip depresyon ilaçları ile tedaviye çalışılmaktadır. Dolayısı ile depresyon ilaçları bazı rahatsızlıkları tetiklediği için hasta da belirtiler düzelmediğinden dolayı kendisi ve yakınları tedaviden vazgeçmekte ve yine kaderlerine terk edilmektedirler. Hasta ve yakını pes etmeyip yeniden gittiğinde bu kez bir başka sorun çıkmakta karşımıza. Farklı bir hekimle karşılaşmak. Çünkü bu konuda merkezi bir bilgi sistemi bulunmadığı için hekimlerin değişikliği bu kez teşhisin konulamamasına yada tedavi sürecini zora sokmakta ve hastaya yararlı olamamaktadır. - Son yıllarda gün geçmiyor ki bir kadın öldürülmesin. Kadın cinayetleri, çocuk istismarı, çocuk ve büyüklere cinsel istismar ve taciz konularında da bu tür rahatsızlıkların etkili olduğunu düşünüyorum. Özellikle makalemde de belirttiğim gibi ülkemizin akıl sağlığı konusunda gün geçtikçe kötüleşmesi ve bu olayların son yıllarda ki artışı ile bir paralellik gösterdiği düşüncesine sevk etmektedir insanı. Örneklersek Manic Depresif bir hastanın manic dönemlerinde cinselliğe daha fazla ilgi göstermesi, makyajını abartılı yapması, seksi kıyafetlere yönelmesi, özgüveninin artış göstermesi ve eşe, aileye karşı çıkması özellikle hasta kadınsa bir Türk erkeği namusum için öldürdüm diyebilmektedir. Dolayısı ile bir Meclis Araştırma Komisyonu kurularak bu tür vakalarda madur ve sanığın psikiyatrik durumları incelenerek daha sağlıklı bilgilere ulaşılabilir ve geç kalmadan önlem alınabilir. Tabi ki tüm vakalar için aynı iddiada bulunmasam da bir çoğunda etkili olduğunu düşünüyorum.

Hiç yorum yok: