1 Nisan 2013 Pazartesi

BİPOLAR (İKİ UÇLU) BOZUKLUK-II (Manic-depresif)

BİPOLAR (İKİ UÇLU) BOZUKLUK-II (Manic-depresif) İntihar olgusu ile en yakın ilişkisi olan beyinsel rahatsızlıklar arasında duygudurum bozuklukları birinci sıradadır. Gencimizin mektubunda da anlattığı gibi hasta birkaç kez intihara teşebbüs etmiş başarılı olamamıştır. Fakat bu her hasta için geçerli değildir. Çünkü Duygudurum Bozukluğu olanların %25’inin en az bir kez intihar teşebbüsünde bulundukları ve bu intihar teşebbüslerinden de yaklaşık %15’inin başarıya ulaştığı bilgisi uluslararası istatistiklerde mevcuttur. İntihar teşebbüsünde bulunmanın bile hasta yakınları için hele hele çocuklar üzerinde ki yıkıcı etkisini düşünmek bile istemiyorum. İntihar 1900 lü yılların ortalarında yaşlı ve yalnız erkeklerde daha sık görülürken 2000’li yıllarda gençlerde sık görülmeye başlamıştır. Yine WHO (Dünya Sağlık Örgütü) istatistiklerine dönecek olursak son 45 yılda tüm dünyada intihar hızı %60 oranında bir artış göstermiştir. Dünyada intihar 15-45 yaş arası ölümlerde 3. sıraya yükselmiştir. Bu raporlara göre her yıl dünyada bir milyon insan intihar sonucu hayatını kaybetmektedir. Bu ürkütücü durum karşısında Dünya önlem almaya çalışmakta ne yazık ki ülkemiz bu toplantılara katılmamaktadır. 2007 yılında konu ile ilgili 105 ülke Dublin’de toplanarak konu tartışılmıştır. Daha önce de Dünya Sağlık Örgütü tavsiyelerinden bahsetmiş çok konuda olduğu gibi bunlarda ülkemiz de sümen altı edilmiştir. Bazı bölgesel araştırmalarda intihara teşebbüsü kadınlarda erkeklerden, çok fazla olduğu halde, ölümle sonuçlanan intiharlarda ise erkeklerin kadınlardan 3 kattan daha fazla olduğu gözlenmiştir. Bu rahatsızlığın tarihsel sürecine baktığımızda; Hipokrat melankoliyi “kara safranın beyin üzerinde ki etkisi ile ruhun kararması” şeklinde ki tanımlaması ile ilk kez, akıl hastalığı ile beyin biyokimyası arasında ki ilişkiyi kurmuş olmasına rağmen mani ve melankoliyi ayrı ayrı durumlar olarak farklı insanlarda tanımlamıştır. 2000 yıl önce ise Modern iki uçlu bozukluk kavramına en fazla yaklaşan ve bunların tek bir hastalığın iki farklı görünümü olduklarından söz eden kişi Hipokrat öğretilerini takip eden Kapadokyalı Aretaeus olmuştur. 18 ve 19. yüzyıllarda akıl hastanelerinin ortaya çıkması hastaların sistematik olarak incelenmesini sağladı. 1840 ta Esquirol o güne kadar kullanılan melankoli teriminin terk edilmesi gerektiğini ve bu bozukluğun aşırı kederle ilgili bir beyin hastalığı olduğunu söyleyen ilk psikiyatr olmuştur. 1851 de ise Falret iki uçlu bozukluğu ayrı bir hastalık olarak ortaya koyan ilk kişidir. 1908 de Emil Kraepelin (1856-1926)’in yazdığı kitapla ve ortaya koyduğu tanı yöntemleri ile dünya bu hastalığı tanıyıp anlamaya başlamıştır. Kraepelin’in tanı yöntemleri bu gün kullanılan ve kabul gören gruplandırmaların %80’ine yakın doğruluktadır. Oysa halkın bilinçlenmesi, doğru tanı, etkili tedavi ve yeterli destekle birçok beyin rahatsızlığında olduğu gibi bipolar bozukluğu olan pek çok kişinin bu iniş çıkışlarında ki denge sağlanabilmekte, normal üretken bir yaşam sürdürebilmeleri mümkün olmaktadır. Tabi kanunlarla düzenlenmemiş ve sürekli değiştirilmeye çalışılan özellikle beyinsel rahatsızlıklarda hiçbir düzenlemenin olmadığı bu sağlık sisteminde yanlış tanı ve tedaviye bağlı olarak artan ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Tedavi edilmediğinde sürekli tekrarladığım alkol ve madde kötüye kullanımı, bozulmuş ilişkiler, kötü iş ve okul performansı, maddi sorunlar ve ciddi boyutta artan intihar riski gibi yıkıcı sonuçları sanırım hep birlikte yaşıyoruz. Son günlerde haberlerde görüyorsunuz çeşitli illerde alkol yasağı getiriliyor. Bilimsel araştırmalar yapılmadan, nedenleri incelenmeden “beceremiyorsam yasaklarım” mantığının hüküm sürdüğü bir ülke. Diğer yandan alacağım oya bakarım , bana dokunmayan yılan bin yaşasın misali yıkıcı, insanı direkt etkileyen sorunlara kulak tıkayan siyasiler. Ben bilirim edasında sırça köşklerde yaşayan aydınlar. Sivil Toplum kültürünü benimsememiş Sivil Toplum Kuruluşları. Ülkenin bunca ekonomik, siyasal sorunu varken kimin umurunda ülkenin delirmesi diyebilirsiniz. Ya da şöyle diyebilir miyiz acaba, ülkeyi bırakın dünyanın yok olmasına neden olacak olan bu yanlış gidişatın en büyük nedeni gittikçe bozulan akıl sağlığımız olmasın?

Hiç yorum yok: