17 Nisan 2013 Çarşamba

“Dilenci değilim”

“Dilenci değilim” Bazen bir konuyu yazmayı planlarken yaşananlar ülke profilini öyle güzel yansıtıyor ki, o olayı sosyal sorumluluk gereği köşeme taşımayı gerekli görüyorum. Hafta sonu yaşanan bir olay gerçekten gündeme damgasını vuran bir olaydı. Ama ne yazık ki gündem denilen şey bu ülkede halkın sorunlarından uzak, yaratığı tehlikeli gündemlerle gerçek sorunları gizlemeye çalışan bir hükümet ve bunu mal bulmuş magribi misali sarılan ve bu gündemleri sadece tartışmaktan öteye gidemeyen, gerekçeleri ile halka bile açıklayamayan, açıklayamadığı gibi de halkın sorunlarına kulak tıkayan bir muhalefet. Olay hepinizin malumu Edirne’de yaşandı. Şehri ziyarete gelen Çevre ve Şehircilik Bakanı Sn.Erdoğan Bayraktar’ın yanına yaklaşarak, kanser hastası olduğunu ve ilaç bulamadığını, bu konuda yardım etmesini isteyen genç kızımıza yaşatılan acı ve üzücü durum. Ve genç kızımızın onurlu duruşu. İslami gelenekte yardımlaşmanın önemli olduğunu, ne yazık ki bu geleneğin topluma tam yansımadığını geçen hafta ki sivil toplum’u anlatan yazılarımda rakamlarla verdim. Bunun yanında İslami gelenek “sağ elin yaptığını (yardımı), sol el görmemeli” der. “Al işte bu parayı başka ne yapacağım. Onları sen kendin al. Parayı al, cebinden düşürme. Bak düşürme. Epey para var orada düşürme” diyerek ısrarla para düşerse sanki yardım heba olacakmış zihniyeti ve yardım etmenin gönül rahatlığı ile namazına giden bir bakan. Burada Sn. Bakan’ın yardım etmenin verdiği gönül rahatlığı ile mi böyle davrandığını bilemesem de, 1,5 yıldır bu ülkede yaşanan toplumsal sorunu düşünememesi, bu köşede ısrarla üzerinde durulan yanlış ve eksik sağlık politikalarını bilmemesi ve zaten hassas olan bir hastaya bu şekilde yaklaşması çok düşündürücü aslında. Çünkü hasta gencimizin kişisel bir talebinden ziyade kanser hastalarının 1,5 yıldır yanlış politikalar sonucu içlerinde bu hastalar için hayati önemi olanlar da dahil olmak üzere yüzlerce ilaca ulaşamaması anlatılmak istenmiştir. Yine sivil toplumun önemli bir ayağı olan meslek odaları yada birlikleri bu konularda destek vermeye çalışsa da bu yeterli olamamaktadır. En önemlisi de halkın bu bilgiye ve meslek kurumuna ulaşmasında ki zorluklar. Dolayısı ile ilaçları getirtmek için yurtdışında yaşayan bir tanıdık aranmakta, bu da yoksa, vatandaş nasıl, nereden geldiğini bilmediği veya daha da önemlisi içeriğini bilmeden belki de daha vahim sonuçlar doğurabilecek karaborsanın insafına devlet tarafından yönlendirilmektedir. Parayı iade etmek için namazın bitmesini bekleyen genç kızımızın sözleri hem yürek acıtıcı hem de ülkemin güzel insanlarının çaresizliğini çok güzel ifade etmektedir. “Sadece yanlış anlaşıldım. Ben dilenci değilim. İnsanlık konusunda bir kez daha hayal kırıklığına uğradım. Görüyorum ki çaresizliği hiç tatmamışsınız hayatınızda” Ertesi gün Edirne Valiliği tarafından destek eli uzatılan genç kızımızın yardımı, “Sağlık Bakanlığı” yaparsa kabul edeceğini, kişisel yardımları kabul etmeyeceğini ısrarla belirtmesi, yukarıda ki düşünceleri teyit eder niteliktedir. Özellikle olayın Edirne’de gündeme gelmesi Edirne Milletvekili olan Sağlık Bakanımızı da harekete geçirir umarım. Ve ilaç firmaları ile görüşmeler yaparak bu ilaçların temin edilmesinde en kısa sürede harekete geçerler. Genç kızımızın onurlu duruşu ve olayın basın tarafından sansasyonel yanının öne çıkarılarak, genç kızımızın kişisel olmayan davranışının tam yansıtılmamış olsa da özgüveninden dolayı kendisi kutluyorum. Kendisine ve nezdinde tüm hastalarımıza acil şifalar diliyorum.

Hiç yorum yok: