25 Şubat 2013 Pazartesi

AKIL TUTULMASI-GÖRÜNÜM GAZETESİ-25.02.2013

“CHP Yüklendi” BİR HABERİN ANATOMİSİ – III Bir haberden yola çıkarak başlayan bu neden-sonuç ilişkisini, sonuçları değerlendirerek sonlandırmak istiyorum. CHP’nin Pazartesi toplantısının gündemine oturan ve iptal edilen “Ekoloji Kurultayı”nda ki söylemlerin çeşitliliği demokrasi açısından olumlu olsa da, özellikle Bölge halkını ilgilendiren Ergene konusunda ki yaklaşımlar, parti’nin çevre ve insan konusunda ki yaklaşımlarında sonuca gidecek bir bilimsel programları olmadığını göstermektedir. Toplantının ana fikri Ekoloji Kurultayının amacının Trakya’nın Ekolojisini ve partiyi kullanarak hareketi Trakya’ya sokmak olduğu üzerine kurulmuştu. Bilimsel olarak otorite ve siyasi boşlukların yeri her zaman doldurulmaya çalışılmıştır. Roma İmparatorluğunun yıkılmasının ardından Feodalizm o boşluğu doldurmuştur. Feodalizmi neden örnek gösterdim, çünkü Avrupa’da Sanayi Devriminden sonra Feodal yapı tamamen yok olduğu halde bizim gibi toplumlarda 21. yüzyılda bile hala gündemdedir. Otoritenin boşluğunu mafya doldurmaktadır. Duvarın yıkılmasından sonra Sovyet Mafyasının boşluğu doldurması gibi. Bu olaydan ders çıkarmak yerine polemiğe girmek gereksizdir. Çünkü, terörü besleyen güçlerin Trakya’ya girmeye çalışmasında Hükümet’ten aldıkları siyasal gücü bir tarafa bırakırsak, Trakya’da hissedilen bu siyasal boşluğu doldurmak için fırsat kollamalarının göstergesidir. Bu boşluğu hissettiren nedenleri araştırmak yerine, Ergene konusunda maddi ve manevi emek harcanarak ortaya çıkarılan bir belgeseli suçlamak hiçte adil değil sanırım. Siyasal boşluk konusunda en büyük yanlışlık “Nasıl olsa Trakya Halkı yine bizi seçer” düşüncesinin rehavetine kapılmaktır. Bu kısa siyasal mesajdan sonra toplantıda söz alan TEMA Lüleburgaz Temsilcisi Sn. Hakan Dedeoğlu’nun “Kim olursa olsun doğru işler yapılıyorsa her yere girip çıkabilir. Biz de ADD olarak Diyarbakır’a gittik. Orası sana ait burası bana ait noktasına gelmemeliyiz. Bizler amaca uygun, doğru niyetlere oturan anlayış ile hareket etmeliyiz’’sözleri doğru işlere yönelmenin zamanının gelip de geçtiğinin göstergesidir sanırım. * * * - Bizler, Ergeneyi kurtarmak adına tartışırken, Istranca Dağlarının her metre karesi maden arama ruhsatları ile donatılmışken, Bulgaristan’da Biyosfer rezerv alanı olan bölge, bizde maden, taş ve mıcır rezervi olarak kullanıma açılmaktadır. Faaliyete geçen taş ocaklarının, yer altı su kaynaklarını kurutacağı bilimsel gerçeği ortada iken, acaba on yıl sonra kirli bile olsa bir Ergene bulacak mıyız? Bu konuda çalışmalarınız var mıdır? -Trakya’nın en önemli Doğal Varlıklarından olan 2,720 metrelik Dupnisa Mağarasının sulu mağara önleri ve kuru mağara çıkışına kadar olan sadece 400 metrelik bir kısmının Doğal SİT alanı olması ve çok yakınında açılmak istenen Mermer Ocağının doğal yapıyı bozacağı bilimsel gerçeği karşısında ki çalışmalarınız var mıdır ? -Dupnisa Mağarasının geri kalan bölümünde dereler, göller ve yarasalarla birlikte bir ekosistem mevcuttur.. Ekosisteme can veren Balaban Dere üzerinde yapılması planlanan (Hidroelektrik Santrali) HES ile bölgede ki endemik türler ve eko sistem telafisi mümkün olmayacak tahribatlara neden olacaktır. Istrancalar daki tüm dereler bentler ve barajlarla donatılarak kaybedilmişken, özgür akan son dere olan bu dere kurban mı edilecektir ? -Daha 2009 yılında İstanbul’un kent içinde kalan sanayi tesislerinin taşınması sinyali yeniden gündeme gelmiş olup, Ulusal Basında ve Gazetemiz Görünüm’de çıkan haberlerde bu Sanayi Tesislerinin Ergene Havzasında kurulacak Organize Sanayi Bölgelerine taşınması gündeme gelmiştir. Bu konuda ne yapmayı düşünüyorsunuz ? - Çevre konusunda ve direkt halkı, insanı ilgilendiren sorunlarda tarafınıza ulaştırılan öneri ve destek taleplerini nasıl değerlendiriyorsunuz? -Trakya’yı -İstanbul’un arka bahçesi olmaktan kurtarmak - için Avrupa’nın en büyük Longozu olan İğneada gibi, Ramsar Sözleşmesi çerçevesinde – yine tartışılacak farklı bir konu olan - uluslararası düzeyde koruma altına alınmasını mı bekleyeceksiniz ? Unutulmamalıdır bunları önlemek Hükümet olmayı gerektirmektedir. Hükümet olmak için de sadece Trakya da değil Ülkemizin her karış toprağında yapılan çevre ve insan tahribatlarına karşı duyarlı olmak, halkın yanında olmak, halkı bilgilendirmek, akademisyenler , bilim camiası ve Sivil Toplum Örgütleri ile iç içe ortak çalışmalarla torunlarımızdan miras kalan bu ülkeyi devraldığımız gibi çocuklarımıza bırakmak için güçlü, duyarlı ve rehavet içinde olmamanız gerekmektedir. Heyhat geçtiğimiz günlerde yaptığınız “ilke odaklı toplantıda” alınan kararı okuyunca ülkemin geleceği açısından sol mememin altında ki cevherin son umut kırıntıları da gittikçe sönmeye başladı. Nasıl sönmesin ki; toplantıda alınan trajikomik karara bakarak, yorumları sizlere bırakıyorum. “Önümüzdeki seçimlerde adayların hangi yöntemle belirleneceğine Ankara değil biz karar verelim.” Parti içi demokrasinin önemine inanan biri olarak bu kararın ne kadar demokratik olduğu bile tartışmalı. Gerçek demokrasi delege sultasını yok edip tüm parti üyelerinin oyları ile adayların seçilmesidir.

Hiç yorum yok: