4 Şubat 2013 Pazartesi

AKIL TUTULMASI-GÖRÜNÜM GAZETESİ-04.-02.2013

BİLİNÇLİ TOPLUM 24 Ocakta meclisten geçen 6411 sayılı Denetimli Serbestlik Kanunu sessiz sedasız Cumhurbaşkanı onayına sunuldu. Kanunun onaylanarak resmi gazetede yayınlanıp yürürlüğe girmesi durumunda, kadına şiddet uygulayan erkeklerinde tahliye edilmesi gündeme gelecektir. Yasanın kısmen veto edilmesine yönelik Mor Çatı Kadın Sığınma Vakfı’nın hazırlamış olduğu metin, kadın örgütlerinin imzası ile Cumhurbaşkanlığına gönderiliyor.Metnin can alıcı noktası şu şekildedir : “Bilindiği üzere, kadına yönelik şiddet kapsamında işlenen suçlara verilen cezalar (özellikle yaralama, tehdit, hakaret) oldukça azdır. Hele ki, suça maruz kalan bir kadın ise. Dolayısıyla, bu yasa bu suçları işlemiş erkeklerin hepsinin tahliyesine olanak sağlayacak. Bu nedenle, bu gelişmelerden habersiz kadınlar, kapıyı açtıklarında, evlerinde, işyerlerinde ve sokakta; cezaevinde zannettikleri kendilerine karşı suç işlemiş erkekleri karşılarında bulacaklar. Peki bu yaralama, öldürme tehdidi bir kadın cinayetini beraberinde getirirse bunun sorumluluğunu kim üstlenecek?” Sorusu ile birlikte kadın örgütleri özellikle kadınlara yönelik suçlar için özel bir İNFAZ sistemi gerekliliğini belirtip, kadına karşı şiddet suçu işleyen erkeklerin cezalarının ya da hükmün açıklanmasının ertelenmemesi, paraya çevrilmemesi gibi önlemlerin yanı sıra; izin kullandırma ya da herhangi bir nedenle erken tahliye durumlarında kadınlara önceden haber verilmesi gibi özel önlemlerin alınması önerisi ile Cumhurbaşkanı’na yasayı kısmen veto etme çağrısında bulunuyorlar. Ne yazık ki Cumhurbaşkanı kanunu onaylayarak yürürlüğe sokuyor. Kadına yönelik şiddette akıl sağlığı bağlantısının bulunup bulunmadığı konusunun araştırılması gerekliliğini tartıştığımız, bu konudaki caydırıcılık özelliği olması gereken cezaların azlığından yakındığımız, cezaların arttırılması beklenirken şiddete başvuran erkeklerin nerede ise ödüllendirildiği bir kanunla karşı karşıyayız. Daha da ileri gidersek şiddeti teşvik edici bir kanun. Sürekli eleştirdiğimiz muhalefet ve siyasilerin kanunu engelleme konusunda yapacakları pek bir şey olmasa gerek. Çünkü soru önergelerine yanıt alınamıyor, muhalefetin hazırladığı kanun teklifleri meclis gündemine bile alınmıyor. Peki hiçbir şey yapılamaz mı? Hadi vekillerin gözünden kaçtı diyelim bu önemli gündem maddeleri. Danışmanlar ordusu hiç mi takip etmiyor ve vekili uyarmıyor. Danışmanlardan da vazgeçtim, her ilde her ilçe ve belde de bile örgütlenen siyasi partilerin o örgütleri ne iş yapıyor? Ve şuna inanıyorum ki bu tür önemli konularda yapılacak olan seminer, toplantı ve panellere seve seve katılacak binlerce, konunun uzmanı, akademisyen mevcut bu ülkede. Bu aynı zamanda halktan kopuk olduğu eleştirisi yapılan siyasilerin halkla bütünleşmesi anlamını da taşıyor. Ülkemizde toplumsal sorumluluk oranı çok düşüktür. Bunu da sivil toplum kuruluşlarına katılımın düşüklüğünden çıkartabiliriz. Ya da bilinçli toplum olamamamızdan. Sorgulayan, düşünen nedenini , niçinini, kime hizmet ettiğini bilen yanlışları görebilen bireyler bilinçli bireylerdir. Bilgi sahibi olmakla bilinçli olunmaz. Bilinçli bireyler bilinçli toplumları yaratır. Bilinçli toplumlar ise yanlışların ortağı olmayan, yanlışlardan hesap sormayı bilen toplumlardır.

Hiç yorum yok: