11 Şubat 2013 Pazartesi

AKIL TUTULMASI-GÖRÜNÜM GAZETESİ-11.02.2013

PSİKİYATRA ULAŞAMAMA “Hafıza-i beşer, nisyan ile malüldür!” Geleceği kurmayı talep edenlerin, geçmişi unutmamaları gerekmektedir. Özellikle iktidar diktasının yoğunlaştığı ve giderek saldırıya dönüştüğü bu dönemler geçmişi unutturarak, korku ile aklı parçalayıp toplumu geri çekilmeye zorlamaktadır. Bu teslimiyetçi ortamda bilim insanı ve aydınların görevi eleştirel bilgiyi üreterek topluma katkıda bulunmak, toplumdan yana siyasetçilerin görevi ise bu bilgileri pratiğe dökmektir. Özellikle toplumsal sağlıkta ve beyinsel rahatsızlıkların sağaltımında bu çok daha önemlidir. Elde edilmiş kazanımların bir bir elden alınması, toplum yararına olan oluşumların kapitalist üretme biçimlerine dönüştürülmesi toplumsal yaşamın her alanında gözlemlenmektedir. İstatistiklerin ve bilimsel çalışmaların gösterdiği gibi beyinsel rahatsızlıkların gittikçe artması, toplum akıl sağlığının bozulması, sağlıksız toplumlara doğru insanlığın gitmesin de bu korku ve baskının tetiklemesinin etkisini göz ardı etmemek gerekmektedir. Bunların yanı sıra özellikle beyinsel rahatsızlıklarda hekime ulaşmanın gittikçe zorlaştırılmasına en güzel örnek 8.2.2013 tarihli makalemde ki “Deniz’in Öyküsü” nde de anlattığım 30-40 yıl önceki Üniversite Mediko Sosyal Merkezlerinin her branşta hekime kolayca ulaşmadaki pratiğidir. Şu anda ki Mediko Sosyal Merkezlerine baktığımızda büyük bir çoğunluğunun içi boşaltılmış, sosyal güvenceleri olmayan öğrencileri prim ödemeye mecbur eden, sadece reçete yazılan ve diğer sağlık kurumlarına sevk yapan, psikiyatr olmadığı için bu tür rahatsızlıklarda reçete dahi yazılamayan işlevsiz kurumlar haline getirilmiştir. Özellikle hayata yeni atılan, ergenlikten gençliğe adım atıldığı bu dönemlerde geleceği kurmasını istediğimiz ve gelecekte yönetimde söz sahibi olacak gençlerin sağlıksız yetişmesine, eğitimin içi boşaltılarak yaşama eleştirel gözle bakamayıp düşünce üretemeyen toplumlara dönüşmemize neden olmaktadır. Daha da önemlisi son 30 yılda intihar edenlerin yüzde 440 artış göstermesi, son 10 yılda ise 25 000 insanımızın intihar neticesinde yaşamını yitirmesi olayın vahametini daha da arttırmaktadır. Ki bu oran belirtilen yıllarda ki trafik kazalarında yaşamını yitirenlerin nerede ise yarısına ulaşmaktadır. Özellikle uzmanların belirttiğine göre dünyada intiharların en fazla görüldüğü grubun 15-24 yaş aralığındaki kuşak olması konunun önemini daha da arttırmaktadır. Bu sağlıksız ve eğitimsiz ortamda yetişen gençlerden sağlıklı toplumlar beklemek hayalden öteye gitmemektedir. Hekime, özellikle beyinsel rahatsızlıklarla ilgili hekimlere ulaşmanın zorluğunu sadece öğrenim gören gençler değil toplumda yaşamaktadır. Türkiye’de ruh sağlığına toplam sağlık bütçesinin %1’inden daha az pay ayrıldığı tahmin edilmektedir. Dünya genelinde 100.000 kişiye düşen psikiyatri uzmanı sayısı 4, Avrupa Birliği ülkelerinde 9’iken, Türkiye’de bu oran 1.6. Türkiye’de 100 bin kişiye 12 psikiyatri yatağı düşerken, AB ülkelerinde, 100 bin kişiye düşen psikiyatri yatağı sayısı 93’tür. Psikiyatri alanında çalışan hemşire sayısı yüzbinde 3, psikolog yüzbinde 1 dir. Çocuk uzmanlarının sayısı ise bir milyon nüfusa 2 dir. Son beş yılda ise ülkemizde antidepresan kullanımı %65 artmıştır. Büyük çoğunluğunun bilinçsiz bir şekilde tüketilmesi var olan psikiyatrik rahatsızlıkların tetiklenmesine neden olmakta ve sorunları dahada içinden çıkılmaz hale getirmektedir. Toplum olarak kısıtlı olsa da uzmana ulaşmak isteyenlerin karşısına ekonomik problemler çıkmaktadır. Bu tür rahatsızlıkların teşhislerinin uzun zaman alması tedavilerinin pahalı olması, devlet desteğinin olmaması ayrı bir sorundur. Öykümüz de ki diğer çıkarsamaları tartışmaya devam edeceğiz.

Hiç yorum yok: