20 Mart 2013 Çarşamba

BİR GENCİMİZİN HÜZÜNLÜ HİKAYESİ - I

BİR GENCİMİZİN HÜZÜNLÜ HİKAYESİ - I Geçtiğimiz hafta sonu genç bir okurumdan uzunca bir mektup aldım. Bugünden itibaren önümüzde ki günlerde kısaltarak yayınlayacağım bu mektup Türk Basın tarihinde belki de bir ilk olacak. Çünkü; bir psikiyatrik hasta yakınının yazdığı bir mektup. Yorumlarımı mektuptan sonra yazmak üzere gelelim anlatılan hüzün dolu hikayeye. “Sn.Vardar Yazılarınızı ve özellikle akıl sağlığı konusunda ki yazılarınızı kendime de yararı olabilir düşüncesi ile dikkatle okuyorum. Özellikle 13 Mart 2013 tarihli “Sevgi(sizlik) üzerine aykırı düşünceler” başlıklı makalenizi okuduktan sonra yazmaya karar verdim. O yazınızda “Bu kez anne veya baba farklı olsun. Çocuk büyüdükçe farklı olana karşı olan sevgisi acıma hatta nefrete dönüşecektir. Çünkü büyüdükçe sorumlulukları artacaktır. Belki daha erken olgunlaşacak, çocukluğunu, gençliğini yaşayamayacaktır.” diyorsunuz. Çok haklısınız yazdıklarınızda. Fakat yazdıklarınıza – doğru olanın bu olduğuna inandığım halde – farklı düşündüğüm konularda yok değil. Bu konulardan benim için önemli olanı, siyasilerden önce bu tür hastaların en büyük desteğinin aile ve toplum olması gerektiğine inanıyorum. Aileler ve toplum bilinçlenmedikçe dünyanın en iyi sağlık sistemi bizde olsa bile bu tür hastaların yaşayacakları sorunlar değişmeyecektir. Öncelikle aile hastalığı kabullenmeli, bilgilenmeli, bilinçlenmelidir. Bu konuda da siyasilerden önce konunun uzmanları ve konu ile ilgili sivil toplum kuruluşlarına büyük görevler düştüğüne inanıyorum. Tabi bunun nasıl olacağı konusunda açıkçası fikrim yok. Sadece bir nebzede kamuoyunu bilinçlendirme konusunda katkım olursa çok mutlu olacağım. Ben, sizin deyiminizle farklı bir aileden geliyorum. Bu farklılığı nasıl öğrendim, neler yaşadım, yaşıyorum bunları paylaşmak istedim. Bunları anlatırken, yazarken dahi aynı yaşantıyı yeniden yaşıyorsunuz o yüzden yazacaklarımda farklı ruh hali yansıtabileceğim için önceden özür diliyorum. Annemle babamın 3-4 yaşlarında iken hatırladığım tartışmaları sürekli annemin konuştuğu, bağırdığı hatta vurup kırdığı tek taraflı monologlardı. Bu yüzden babamı bazen pısırık olarak algıladığım oluyordu. Sonradan babamın davranışlarını ve bu monologun nedenlerini çok iyi kavrayacaktım. Bir gece yatağımdan şangırtı ve kırılma sesleri ile korkuyla uyanıp kalktığımda annem eline sandalyeyi almış parçalıyordu. Beni görünce sert bir şekilde odama gidip yatmamı söyledi. Ben odamın kapısına gitmiş ve o günlerde yarattığım hayali arkadaşlarımla konuşarak sessizce ağlamıştım. O yaşlarda bu arkadaşımın ben zorda kalınca her çağırdığımda gelen gerçek bir arkadaş olduğunu düşünüyordum. Ve hayalimde yarattığım bir arkadaş olduğunu yıllar sonra anlayacaktım. Daha sonraki yıllarda yuvaya başlamıştım. Ana sınıfını bitirme partisinde annem çalıştığı için gelememişti. Diğer arkadaşlarımı gösterilere anneleri hazırlarken kendimi yapayalnız hissettiğimi algılayarak bir köşeye çekildim. Kapıdan babamın girdiğini bile hissetmedim. Arkadaşlarımdan birinin annesinden rica ederek bana makyaj yapılmış ve elbiselerim giydirilerek sahneye hazırlanmıştım. O günlerde servis beni alıyor, akşamları babam geç kalacaksa iş yerine, ya da alt komşumuz Ermeni madama bırakıyordu. Annem iki üç günde bir geldiği için onun geleceği günleri iple çekiyordum. Tabi annemin sürekli iş değiştirmesine anlam veremediğim o yaşlarda o günümde özellikle beni yalnız bırakmasını yadırgamıştım. Çünkü o çocuk aklımla o gün işe gitmeyebilirdi nasıl olsa bir müddet sonra sıkılıp ayrılacaktı diye düşünüyordum. Yine o yaşlarda nelerin olup bittiğini anlamasam da anne ve babamla hastaneye gittiğimi onların bir hekimle konuştuğunu bazen benimde odada onların konuşmalarını izlediğim olurdu ama genellikle ben dışarıda hemşirelerle oynardım. Çok net olarak hatırladığım ve babamın ilk kez annemin bu agresif tavırları karşısında bir açıklama yaptığı olay şöyle gelişti; 8 yaşında iken yarı yıl tatilinde teyzeme gittik. Ertesi günde babam geldi. Annem o gece kuzenime bira aldırmış içmeye başlamıştı. Babam geldikten sonra yine sürekli annem sinirli bir şekilde konuşarak teyzemle birlikte tartışmaya başlamışlardı. Kardeşim ve diğer kuzenlerle salonda tv seyretsek de ben sürekli onları izliyordum. Ve algılayamadığım annemin sürekli sinirli bir şekilde konuştuğu teyzemin de ona bağırdığı idi. Hatta bir ara annem kalkarak cüzdanını getirdi ve bir makas alıp cüzdanından çıkardığı kartları kesmeye başladı. Sonradan ve konuşmalardan onların kredi kartı olduğunu anladım. Konunun aşırı ve gereksiz harcamalar olduğunu yine yıllar sonra algılayacaktım. Ertesi sabah hiçbir şey olmamış gibi kahvaltı ettik annem babam ve kardeşimle aynı şehirde oturan amcamlara gitmek için dışarı çıktık. Yolda yürürken annem yine sürekli olarak konuşuyordu ve ne olduysa ben gelmiyorum siz gidin diyerek sinirli bir vaziyette geri döndü. Babamla amcamlara gitmiştik ki teyzem panik içinde telefon ederek, annemin kardeşimi alıp evi terk ettiğini söyledi. Hemen tüm aile teyzemlere gittik ne yapmak gerekir diye bir telaş vardı tüm ailede. Polise haber vermek fikri üzerinde yoğunlaşıldı. O sırada babam bir doktoru arayarak durumu anlattı. Ve doktor ona “panik yapmamamızı gidebileceği yerinin evi olacağını, ertesi gün aileden sevdiği bir kişinin yanına gitmesini” söyledikten sonra ortalık yatıştı. Ertesi günde kuzenim annemin yanına gitti. O günlerde teyzem amcamlara, biz teyzeme giderek annemin bu durumunu tartıştılar. Hatta babam sürekli teyzeme annemin kliniğe yatması gerektiğini söylüyordu. O günlerde anneannemler de annemle konuşmak istedikleri halde annem hiçbiri ile konuşmuyordu. Onlarda biz çaresine bakarız diye söylüyorlardı hatta babamın telefonda yine klinik konusunu açarak eğer yatarsa her şeyin düzeleceğini söylediğini hatırlıyorum. Ve enteresandır ki babam onları teselli etmeye çalışıyordu. Korkunç bir telefon ve panik trafiği yaşanıyordu. 10 gün süresince biz babamla amcamlarda kaldık annem evimizde idi kardeşim ve yeğeni ile. Bu olay o kadar etkilemişti ki ateşlenmiş ve halsizleşmiştim. Bir gece yarısı amcamlarım üst katında oturan doktora haber verilmiş, idrar tahlilim yapılmış ve böbreklerimde kum tespit edilmişti. Okullar açılacağı için 10 gün sonra bizde evimize dönmüş ve yaşam devam etmeye başlamıştı. “ Devam Edecek…

Hiç yorum yok: