2 Nisan 2014 Çarşamba

İlkeleri olmalı insanın Sn. Kılıçdaroğlu

Kılıçdaroğlu, ABD gezisinde kendisini davet eden düşünce kuruluşlarındakilerle konuşuyordur, sohbet bir ara farklı bir boyuta uzanır konu buluşlar ve eldeki son başarılardır. Heyettekilerden biri : -Sayın Kılıçdaroğlu biz öyle bir makine geliştirdik ki inanamazsınız.! Kılıçdaroğlu : -Nedir o ? -Ölüleri geri diriltiyoruz. Kılıçdaroğlu : -Bizim ki çok farklı bir başarı. Biz SOSYAL DEMOKRAT’lara 100 metreyi 3 saniyede koşmayı öğretiyoruz. Amerikan heyetindekiler: -Hımmm çok ilginç inanılmaz, görmek için geleceğiz derler. Gezi biter ülkeye dönünce Kılıçdaroğlu’nu alır bir düşünce. Kurmayları ile toplantı üstüne toplantı yapar. Ama Amerikan heyeti gelince nasıl mahcup olmayacaklarına dair bir sonuca varamazlar. Kurmaylarından biri : -Sayın Genel Başkanım, hani bu partinin kurucusunun ilkelerini hala sürdürmeye çalışan, ama bizim dışladığımız ekibe de bir sorsak mı ? der çekinerek. Başka da çare kalmamıştır. Kalkıp rakiplerine mi soracaklar. Ulusalcı ekibe durum anlatılır. Ekip hemen yanıtı verir : -Sayın Kılıçdaroğlu düşündüğünüz şeye bakın çok kolay aslında. Madem Amerikan heyeti öyle dedi ilk önce biz onları ispata davet ederiz, ANITKABRE götürür durumu ilk önce biz görürüz bakalım doğrumu? -Aklınızla bin yaşayın, hiç aklıma gelmezdi sahi ya olur değil mi öyle yapsak! Ama ya birde doğru çıkarsa Amerikalıların buluşu o zaman ne yaparız ? - Sayın Kılıçdaroğlu o zaman ispatlamanıza gerek kalmaz söylediğiniz zaten aynen gerçekleşir. * * * Ne hazindir ki, ilkelerini 91 yıl önce Atatürk’ün belirlediği CHP’nin Genel Başkanına bu fıkranın adapte edilmesi. Seçimlere birkaç gün kala nedendir bilinmez, hataları, başarısızlığı mı hissettiniz de ; -Adaylarımız arasında her parti görüşünden adayımız vardır. Diye bir laf ettiniz meydanlarda. Evet partinizde de her görüşten vekil de var. Hatta, en yakınınızda yönetimde. Ama bu ilkesizlik yakışmıyor. Bu köşede sık sık başarısızlık nedenlerinin en önemlilerinden biri, İnönü’nün temellerini attığı “ortanın solu” prensibinin Ecevit’in parti ile bütünleştirdiği “sosyal demokrasi” kavramı ve ilkelerden gittikçe uzaklaşmak. Ne yazık ki son dönemlerde parti yönetimi dahil olmak üzere bu ilkelerden gittikçe uzaklaşılmış, parti kulluk sistemi ile Başkana bağlı, her dediğini doğru kabul eden kitlelerin çoğalmasına neden olmuştur. Bu da oyların kararsızlaşmasına, bir o partiye gitmesine bir diğer partiye kaymasına neden olduğu gibi diğer partililerden hiçbir oy katkısı olmamaktadır. Sosyal Demokrat ilkelerden uzaklaşmak ve örgüte dahi bunu benimsetememek en büyük başarısızlık nedenidir bence. Siz hatırlarsınız ama gençlerimizin öğrenmesi açısından yazmak istiyorum. 1980’e kadar ülkemin tüm büyük şehirlerinde belediye başkanları CHP’li idi. Ki sosyal demokratların bile komünistlikle suçlandığı dönemler. Cadı avlarının doruğa çıktığı yıllar. Aşırı sol grupların seçimleri boykot ettiği yıllar. Amerikan ambargolarının yoğunlaştığı zor yıllar. Bu şartlar da dahi tarihinin en yüksek oyunu alan bir parti. Şimdi ideolojik ilkelerinden uzaklaşmış, 1999 yılında Mecliste bile temsil edilemeyen, her siyasi görüşe kapılarını açan bir parti.! Sn.Kılıçdaroğlu, 4 ideolojinin buluştuğu parti modellerini bu ülke yaşadı Turgut Özal’la. Ama bu görüş güçlü liderlerle başarılı olur. Lider gittikten sonra sonucunu biliyorsunuz ANAP’ın. Esamisi kalmadı. İmam olan rahmetli babam, o dönemleri şu analizle yorumlardı. -Büyük şehirlerin belediye başkanlıklarını hep komünist denen CHP kazanıyor. Buralarda kimler yaşıyor. Üniversite hocaları, öğrenciler, bürokratlar, okumuş aydın insanlar. Demek ki bunlar bu sosyal demokrat komünist partiye oy veriyorsa bir hikmeti var, bizim gibi cahil insanlar neden vermesin. Sadece o değil, en ücra köyde bile insanlar bu şekilde düşünmeye zorlanıyor ve üretiyorlardı. Çünkü partinin ilkeleri vardı ve bu ilkeleri savunan yöneticileri vardı. Günlük politikalarla değil geleceği düşünerek politikalarını belirliyorlardı. Sanki bu ülkenin hiçbir sorunu kalmamışta cemaat destekli yolsuzluk ve haram söylemleri ile bir seçim yarışını götürdünüz. Ve özellikle Trakya’da hala bu kuşağın mirasını yiyorsunuz. Lakin özellikle Trakya’da oy arttıran partilerin başında AKP gelmektedir. Bu da hovardaca harcanan mirasın tükenmesidir. Başarısızlığın ikinci büyük nedeni parti içi demokrasi olgusunu göz ardı ederek, saçma sapan bir demokrasi arayışınızdan kaynaklanmaktadır. İlçemden örnek vereceğim ama ülkemin birçok CHP örgütünde yaşandığını düşündüğüm soruna benzerlikler göstermektedir. Kişilerle hiçbir sorunum yok bu bilinmeli öncelikle. Lakin yerel örgütlerin dışlanıp, aday adaylığı süreci devam ederken, aday adaylarının dilekçelerinin bile kabul edilmediği, vekillerin tek seçici olduğu bu anti demokratik düzenden ne bekliyorsunuz.? Sonra ilçemde genel seçimlerde ülkemin en büyük yüzdesini alan CHP, yerelde 3.parti durumuna düşmesi sizi de düşündürmüyor mu? Yolsuzluklarını anlattığınız parti nerede ise 3. olacaktı. İlimde adayı kabul görmediği için istifa eden vekilin davranışı sosyal adalet ve hukuka sığar mı ? İlkeleri olan bir sosyal demokrat neden istifa eder, neden istifasını geri alır bunu da çözebilmiş değilim. Sosyal Demokrasi bu mudur ? Tabi genel merkez olarak bazı bölgelerde önseçim yapıp bazılarında yapmamak ne hikmetse. Ya ön seçim olur tüm yurtta ya hiçbir yerde olmaz. Yarım yamalak bir demokrasi CHP hariç dünyanın hiçbir partisinde yoktur sanırım. Bir yandan genel merkez, diğer yandan vekillerin seçiciliği ? 3. ve en önemli nedende bu uyarılara kulak tıkamanız. Sosyal Demokrasi ideolojisini bir kenara bırakın, insan olmanın erdemlerinden en önemlisi insanın ilkelerinin olmasıdır ve ilkelerine ölümüne sahip çıkmasıdır. Sessizliğiniz, vekillerinizin bu tür uyarılara sansürü, bu ilkesizliğin en büyük kanıtıdır. 90 küsur yıldır, geçmişte başarıları kanıtlanmış, ispatlanmış bu ilkelerden uzaklaşarak başarısızlığa endekslenmeniz sadece ilkesizlik değil sanırım. İlkelerinizi geçmişte de yazdım, yazıldı, çok söylendi ama ilkeleriniz Atatürk ilkeleri ile uyuşmuyorsa, lütfen ilkeleriniz doğrultusunda bir partide siyaset yapın. Bu sadece size değil bu ilkelere kulak asmayan tüm örgüte aslında. Mesela Sarıgül’ün yıllardır özlemi bu partiyi ele geçirmek. Cemaatinde parti kuracağı söyleniyor. Bu parti Atatürk ilkelerini yıkmak üzere mücadele edecek bir parti olacak. Orada siyaset yapmak bence çok daha yakışır. Yıllardır partinin başarısızlığı, nedenleri üzerinde düşünürken özellikle 90’lı yıllardan sonra partiyi yönetenler konusunda açıkçası şunu da düşünmeden edemiyorum. Hatırlarsınız 70’li yıllarda Avrupa’yı kasıp kavuran Kızıl Tugaylar diye bir örgüt vardı. Hatta İtalya Başbakanı Aldo Moro’yu kaçırıp öldürmüşlerdi. O örgütün amacı, İtalya’ya önce terör yaratarak faşizmi getirtmek. Halkın faşizmi yaşamasından sonrada kolayca devrim yapmaktı. Ki İtalya faşizmi yaşamış bir halktı. Şimdi bakıyorum da sanki sizler, 90’lardan sonra bu partiyi yönetenler Halk önce bir şeriatı görsün de sonra bu ülkeye demokrasiyi kolayca getiririz düşüncesi ile hareket ediyor gibisiniz. Baykal, Erdoğan’ı vekil ve başbakan yaptı, siz cemaate sırtınızı dayayarak işi garantiye alıyorsunuz sanki. Erdoğan şeriatı getiremezse cemaat ve Amerika nasıl olsa getirecek diye. Gerçekten bu ülkenin güzel insanları yoruldu Sn.Kılıçdaroğlu, akıl yürütmekten, çözüm önermekten. Bazen paranoyakça yorumlar yapmaktan ? Lütfen eline, beline, diline hakim ol, felsefesinden gelen siz, lütfen dürüst davranarak içi dışı bir diye algıladığım bu felsefenin ışığında, kulak tıkamayarak açık olunuz ve ulusalcıların bu çığlıklarına yanıt veriniz.

Hiç yorum yok: