19 Nisan 2014 Cumartesi

RUH SAĞLIĞININ TOPLUMSAL BOYUTU

BASIN BÜLTENİ “Sağlık dendiğinde çoğunlukla beden sağlığı anlaşılmaktadır. Oysa sağlık, ruh sağlığı ve beden sağlığının bütünüdür. Ruh sağlığı olmadan sağlık olmaz. Beden sağlığı ruh sağlığını da etkiler: Birçok kişide bedensel hastalık ortaya çıkabilir. Beden hastalığı olanlar ciddi ruh sağlığı sorunlarıyla karşılaşma riski altındadır. Hem bu bedensel hastalığın kendisi hem de tedavi süreci kişide düşünce ve duyguları etkiler. Ciddi bedensel hastalıklar insanda belirsizlik, gelecek endişesi, umutsuzluk; ağrı veya ameliyatla başa çıkma, tedaviye alışma, hastalığın yarattığı yeti yitimine uyum sağlama güçlüğü, başkasına bağımlı olma korkusu yaratır. Öte yandan, ruh sağlığı genel sağlıkla bağlantılıdır. Ruhsal hastalığı olan kişilerde bedensel sağlığa yönelik olumsuz-zararlı davranışlar artar, ruhsal sorunlar ve stres diğer bazı bedensel hastalıklara zemin hazırlar ya da var olan bedensel hastalıkların gidişini kötüleştirir. Ruhsal hastalıklar yaygın kanının tersine toplumun küçük bir kesiminde değil, geniş bir nüfusta görülür. Ruhsal hastalıklar kişinin gerçekle ilişkilerini bozacak derecede ağır akıl hastalıklarıyla sınırlı değildir. Hatta bu tür ağır hastalıklar bütün ruhsal sorunların küçük bir oranını oluşturur. Öte yandan söz konusu ağır ruhsal hastalıklar da günümüzde tedavi edilebilen hastalıklar kapsamındadır ve bu hastalığı olanların tedavi haklarını eksiksiz kullanmaları yönünden etkin bir toplumsal düzenlemeye gereksinim duyulmaktadır. Ruhsal hastalıklar toplumun bütününü ilgilendiren bir sorundur Ruhsal hastalıklar sık görülür. Sıklığı ve yaygınlığı giderek artmakta toplumun her kesimini etkilemektedir. Ruhsal hastalıklar tedavi edilmezlerse bireysel, toplumsal ve maddi kayba neden olmaktadır. Günümüzde insanların % 25’i- her dört kişiden biri- yaşamlarının bir döneminde ruhsal hastalıklardan etkilenmektedir. 75 yaşına gelmiş kişiler arasında herhangi bir ruh hastalığı yaşamış olanlar yarıdan daha fazladır (% 50.8). Belli bir zaman diliminde nüfusun %10’unda ruhsal hastalık görüldüğü bildirilmektedir. Bugün dünya üzerinde 450 milyonu aşkın insanın ruhsal sorunları olduğu, 20 milyonu aşkın kişinin de ruhsal sorunlar nedeniyle yardım arayışı içinde olduğu bilinmektedir. Birçok birey ruhsal davranışsal sorunları nedeniyle birinci basamakta (sağlık ocaklarında) yardım aramaktadırlar. Birinci basamak sağlık kuruluşlarına başvuran yaklaşık her dört kişiden birinin ruhsal sorunlar nedeniyle başvurduğunu ve yeterli tedavi hizmeti alamadığı bilinmektedir. Ruh sağlığı sorunu olanların en az bir yakını olduğu düşünülürse ruh sağlığı sorununun toplumun önemli bir kesimini, hatta tamamını doğrudan ilgilendirdiğini söylemek abartı sayılmamalıdır. Ruh sağlığı sorunları yeti yitimine yol açar: Yeti yitimi kişinin kendinden beklenen iş, okul, ev, toplumsal roller ve kendine bakabilme işlevlerini giderek yitirip üretici niteliğini ve sosyalliğini kaybetmesi ve görevlerini aksatması anlamına gelir. Birçok hastalıkta kişide yeti yitimine yol açan olumsuz etkiler ortaya çıkmaktadır. Ruh sağlığı sorunları kişide yeti yitimine yol açması bakımından tahmin edilenin tersine ön sıralarda yer almaktadır. Dünya Sağlık Örgütü’nün bir araştırmasına göre, dünyada yeti yitimine en çok yol açan 10 hastalıktan beşini ruhsal hastalıklar oluşturmaktadır. Bu hastalıklar sırasıyla Depresyon, Alkol kullanımı, Bipolar bozukluk, Şizofreni ve Obsesif Kompılsif Bozukluktur. Anksiyete bozuklukları, Depresyon, Bipolar Bozukluklar ve Şizofreni yeterince tedavi edilemediği zaman daha çok işlev ve işgücü kaybı ve ailesel sorunlara yol açmakta, hastalığının yaygınlığının ve tedavi maliyetlerinin artmasına katkıda bulunmaktadır Dünya Sağlık Örgütü’nün geleceğe yönelik öngörülerine göre; 2020’de depresyon, kadınlar ve gelişmekte olan toplumlarda başta gelen yeti yitimine yol açan hastalık olacaktır. Ayrıca 2020’de tütün kullanımına bağlı hastalıklardan kaynaklanan yeti yitiminin de öne geçeceği öngörülmektedir. Ülkemizin 15-55 yaş arasındaki nüfusunda da en yaygın hastalıklar içinde depresyon ve anksiyete bozuklukları ilk beşte yer almaktadır (1. İnfeksiyon hastalıkları, 2. Mide barsak sistemi hastalıkları, 3. Tansiyon yüksekliği, 4. Eklem hastalıkları, 5. Depresyon ve Anksiyete bozuklukları). Ruh sağlığı sorunu olanlar tedaviye başvurmaktan kaçınmaktadır. Ruhsal sorunu olanların toplumdan dışlanmadığı bir tarihsel geçmişimiz olduğu halde, günümüzde kentleşme ve nüfus artışı gibi nedenlerle günümüzde ruhsal sorunu olanların damgalanması ve dışlanması da toplumsal boyutta soruna yol açmaktadır. Damgalama ve dışlama bir yandan ruh sağlığı sorunu olanların tedavi başvurusundan kaçınmasına yol açmakta, öte yandan da ruh sağlığı sorunlarının çözümüne ilişkin hiçbir geliştirme çalışması yapılmaması sonucunu vermektedir. Ülkemizde ruh sağlığı hizmetleri yetersizdir. Ülkemiz Ruh Sağlığı hizmetlerine ayrılmış yatak sayısı bakımından Avrupa ülkelerinin çok gerisindedir. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre ülkemizdeki ruh sağlığı yatağı, olması gerekenin onda biridir (7 bin/70 bin). Ülkemizde yüz bin kişiye düşen ruh sağlığı uzmanı sayısı 1.6’dır. Halen uzmanlık eğitimi almakta olan asistan hekimleri de eklediğinizde bu sayı “iki” nin biraz üzerine çıkmaktadır. Bu, Dünya ortalamasının yarısı, Avrupa ortalamasının ise ancak 1/6’sıdır. Çocuk ruh hekimlerinin oranı ise çok daha düşüktür (bir milyon nüfusa 2). Aynı şekilde ruh sağlığı hemşiresi, sosyal hizmet uzmanı, psikolog vb. diğer ruh sağlığı çalışanları sayısı da da sayısı oldukça düşüktür. Milyarlarca insan şiddetin, savaşın, açlığın, yoksulluğun, pençesindedir. Küresel nitelikteki krizlerle perçinlenen işsizliğin, iş stresinin, aşırı çalışmanın mağdurudurlar. Ayrımcılık, damgalama, sağlık hizmetlerine de yansıyan toplumsal eşitsizlikler, sağlık ve sosyal güvenceye sahip olamama, sağlık hizmetlerine ulaşamama ve eğitimsizlik günümüzün an can alıcı gerçeklikleri olarak duruyor.Yakın tarihe bakıldığındabu güne dek bu sorunların aşılmasında küresel ölçekte yeterli çabanın gösterilmediğini, özellikle ekonomik kriz ile bağlantılı sorunların çözümünde sergilenen çabaların da mağdur halktan çok belirli toplumsal kesimlerinin, sermaye gruplarının taleplerini gidermeye ağırlık verdiği görülmüştür.. Büyük doğal felaketler, artarda gelen depremler ruh sağlığı sorunu olan ve kamusal nitelikli ruhsal-toplumsal destek sistemlerine gereksinim duyan insan sayısının milyarla ifade edilir olmasına neden olmuştur. Bunlara yönelik psikososyal destek çalışmaları ve hazırlıkları da yetersizdir. Tüm gerçeklikler yalnızca 10 ekimlerde değil, hayatın her bir gününde psikiyatrinin gündeminde ruh sağlığına öncelik vermeyi, ruh sağlığını bozan ekonomik, sosyal ve siyasal konuları ele almayı gerektirmektedir. Ruh sağlığını geliştirmeyi, yaygınlaştırmayı, ücretsiz ve kolay ulaşılabilir bir kamu hizmeti niteliğine kavuşturmayı öncelikli bir hedef olarak önümüze koymaktadır. Dünya Sağlık Örgütü bu ve benzeri verilerden yola çıkarak Avrupa Bölgesinde Dünya Sağlık Örgütüne üye ülkelerdeki ruh sağlığı hizmetlerinin düzenlenmesi ve geliştirilmesi için Helsinki’de 12-15 Ocak 2005’te Sağlık Bakanları düzeyinde çok önemli bir toplantı düzenlemiştir. Toplantı sonunda yayınlanan bildirgeyi ülkemiz Sağlık Bakanlığı da imzalamış, başka deyişle bildirgede ifade edilen önerileri yükümlenmiştir. Bu toplantıda belirlenen öncelikler şu şekilde sıralanmıştır: 1.Ruh sağlığının iyileştirilmesinin önemine dair toplumda, sağlık meslek gruplarında bilinç geliştirmek. 2.Önyargı, ayrımcılık ve eşitsizlikle aynı anda mücadele etmek, ruh sağlığı sorunları olan insanları desteklemek ve onların bu sürece etkin katılımını sağlamak. 3.Sağlığı geliştirmeyi, hastalıkları önlemeyi, tedavi, rehabilitasyon, bakım ve iyileşmeyi kapsayan bütünlüklü ve etkili ruh sağlığı sistemleri tasarlamak ve uygulamak. 4.Bu alanlarda etkili, uzman ekipleri oluşturmak. 5.Hizmetlerin planlanması ve geliştirilmesinde temel noktalardan biri olan hizmeti kullananların ve hasta yakınlarının deneyim ve bilgilerinden yararlanmak, onları sürece dahil etmek 6.Ruh sağlığı konusunda hassas gruplar olan çocukların, gençlerin, kadınların ve yaşlıların ruh sağlığına yönelik programlara ağırlık vermek 7.Ağır ruh sağlığı sorunları olan insanlara toplum içinde, soyutlanmadan etkili ruh sağlığı hizmetleri sunmak Bunları yaşama geçirebilmenin en önemli adımı ruh sağlığı politikalarını çağdaş bir tıp ve sağlık anlayışı çerçevesinde yeniden biçimlemek ve uygun yasal düzenlemeleri yapmak olmalıdır. Ülkemizin bir “ruh sağlığı yasasına” acilen gereksinimi vardır. Derneğimizin büyük bir özen ve özveriyle hazırladığı üzerine tartışılabilecek bir ruh sağlığı yasa tasarısı da vardır. Hazırlanan yasa taslağı Aralık2006 ‘da bir milletvekili tarafından TBMM gündemine sunulmuş olmasına rağmen halen gündemde tartışılmaya açılmamıştır. Biz bu yasa taslağının acilen meclisin gündemine gelmesini ve yasalaşmasını istiyoruz. Toplum genel olarak ruh sağlığının önemini, ruh sağlığı ile ilgili kavramları ve ruh sağlığı hizmetini nasıl alabilecekleri yönünde yeterli bilgiye sahip değildir. Mesleki rollerde karışıklık vardır. Ruh Sağlığı yasasının ve ilişkili yasal düzenlemelerin olmaması ruh sağlığı alanında çalışanların görev tanımlarının yapılmasını olanaksız kılmaktadır. Herhangi bir bilimsel ve yasal dayanağı olmayan eğitimlerden çıkan ve büyük çoğunluğu hekim, psikiyatr olmayan bazı kişiler, halkın ruhsal sorunlarının tedavisinde umut tacirliği yapmakta, ciddi etik ihlallere, hatalı tıbbi sonuçlara yol açmakta, bireylere zarar verebilmektedir. Bu konuda kapsamlı çalışmalar yapmak gerektiği açıktır. Hem dünyanın hem de ülkelerin önceliklerini belirlemesi ve gündemlerine taşıması gereklidir. Küresel ölçekte ruh sağlığına öncelik vermek, ruh sağlığını geliştirmek, ruh sağlığı hizmetlerini yaygınlaştırmak, ulaşılabilir kılmak,sağlıklı bir gelecek için gereken öncelikli süreçlerdir. Yöneticisinden toplumun tüm bireylerine her ülke insanının bu bilince erişmesi ana hedeflerimizden biri olmalıdır. Bu sorunların aşılması kamusal nitelikli, eşit, ücretsiz, ulaşılabilir ve kapsayıcı bir ruh sağlığı hizmet sisteminin yaşama geçirilmesini zorunlu kılmaktadır. Sağlığı geliştirmeyi, hastalıkları önlemeyi, tedaviyi, rehabilitasyonu, bakımı ve iyileşmeyi kapsayan bütünlüklü ve etkili bir ruh sağlığı sistemine ihtiyacımız var. Ülkemizin bir “Ruh Sağlığı Yasası”na Herkes için, ulaşılabilir, yaygın ruh sağlığı hizmetine ihtiyacı var Ruh ve beden sağlığı bir bütündür Uzm. Dr. Şeref Özer Türkiye Psikiyatri Derneği Genel Başkanı (2007-2009) Türkiye Psikiyatri Deneği Merkez Yönetim Kurulu adına “

Hiç yorum yok: