29 Mart 2014 Cumartesi
SEÇİM YAZISI
Yarın seçimler var.
Bu sakin istirahat gününde birazcık ta olsa tebessüm etmek adına köşemi seçtiğim Bektaşi fıkralarına bırakıyorum.
* * *
Sofu Bektaşi’ye İslam’ın şartını sorar.
-Birdir. der Bektaşi
-Daha İslam’ın şartının 5 olduğunu bilmiyorsun, birde bilimden dem vuruyorsun.
Deyince. Bektaşi :
-İmanım, hac ve zekatı siz kaldırdınız, oruçla namazı da biz kaldırdık, geriye kelimeyi şahadetten başka ne kaldı ?..
* * *
Bir mecliste Bektaşi’yi namaza davet etmişler, bakmış herkes kalkıyor, O’da kalkmak zorunda kalmış. Yanına ki sofu :
-Erenler sen abdest aldın mı? diye sormuş.
-İmanım hamurumuz topraktan yoğrulmuş, su ile fazla oynamaya gelmez, demiş.
* * *
Bektaşi iki öküzüyle tarlasını sürermiş; kırmızı öküz az yem yiyip, çok çalışırmış; sarı öküz lanet mi lanetmiş. Hem çok yermiş, hem tembelmiş. Bir gün öfkelenmiş Bektaşi:
-Ey Allah’ım! demiş, şu sarı öküzün canını al da kurtulayım...
Baba Erenler ertesi sabah ahıra girince ne görsün! Kırmızı öküz sizlere ömür, sarı lanet capa canlı... Dışardan bir çocuk çağırmış Bektaşi, öküzleri göstermiş:
-Ulan, demiş; bunların hangisi sarı, hangisi kırmızı? Çocuk göstermiş:
-Bu sarı, bu kırmızı! Bektaşi gözlerini göğe çevirmiş:
-İmanım, demiş; bacak kadar çocuk renkleri biliyor da, sen ayıramıyor musun?
* * *
Şarap yapmak yasaklanmış; sıkı bir kontrolle, şarap yapan yakalandığında kellesi vuruluyordu. Bağ bozumu vakti geldiğinde, Bektaşi üzümlerin suyunu küplere doldurdu. Durumdan haberdar olan hükümdar, Bektaşi’nin küpleri başına geldiğinde, hiddetle sordu:
- Üzüm suyu küplere ne için dolduruldu ? Bektaşi, yakalanmışlığının telaşı ile cevap verir;
- Dolduruyorum ki, orada sirke olsun. Hükümdar, biraz yumuşayarak yeniden sordu :
- Sirke dersin ama, ya şarap olursa ! Hükümdarın yumuşadığını gören Bektaşi :
- Orasını Allah bilir. der.
* * *
Meyhanelerden çıkmazdı hiç. İçkisini içer, geç vakitte naralar atarak evinin yolunu tutardı. Ne çocuğuna, ne eşine, ne anasına, babasına ve ne de çevresine hayrı dokunmamıştı. “Ayyaş Hamdi” böyle bir yaşamın sonunda rahmetli oldu. Cenaze namazı kılındıktan sonra İmam sordu :
-Merhumu nasıl bilirdiniz ?
- İyi insandı… Kimseye kötülüğü olmadı… Toprağı bol olsun… ve benzer cevapları duyan Bektaşi sabredemedi ve yanındakinin kulağına fısıldadı:
- Bizi neyse de, Allah’ı da aldatmaya yelteniyorlar.
* * *
Bektaşi babası İstanbul’da gezinirken, Padişahın Sarayı olduğunu zannettiği görkemli bir binanın yanından geçmekte idi. Binanın önünde şatafatlı bir fayton durmakta idi. Binadan sırmalı elbiseleri olan adam çıkınca, muhafızlar selama durdu. Adam faytona binerken, Bektaşi meraklandı ve muhafızlardan birinin yanına sokularak sordu.
- Faytona binen Padişah mıdır?
- Hatır Padişahın bir kuludur. Cevabını aldı. Bektaşi, tepeden tırnağa önce faytonda ki adama baktı. Sonra kendi haline baktıktan sonra, ellerini açarak:
- Tanrım, bir padişahın kuluna bak! Sonra, bir de senin kuluna bak! Diye söylendi.
* * *
Yolu camiye düşen Bektaşi namazdan sonra:
- Ey ulu Tanrım, bana bol bol şarap ver. Diye dua etmiş. Yanında namazı bitiren kişi de ellerini kaldırmış:
- Rabbim bana iman ver diye dua etmiş. İki duayı da işiten hoca Bektaşi’ye dönmüş:
- Bak herkes iman istiyor Tanrıdan sen de şarap istiyorsun. Utanmıyor musun? Demiş
Bunun üzerine Bektaşi hocaya dönüp :
- Ne yapalım hoca efendi herkes kendisinde olmayanı ister. Demiş.
* * *
Bektaşi’nin yolu camiye düşmüştür. Cami imamı o günkü vaazında içkinin kötülüklerinden bahsetmektedir. Cami imamı uzun bir vaazdan sonra cemaate birde örnek verir :
- Ey cemaat eşeğin önüne bir kova su, bir kova a rakı koyun hangisini içer ? diye sorar.
Bektaşi elini kaldırarak cami imamının sorusunu yanıtlar :
- Hocam suyu içer.
İmam: Tabi ki suyu içer, peki neden suyu içer? Diye sorunca,
Bektaşi cevaplar :
- Neden olacak hocam, eşekliğinden!
* * *
Hoca ile Bektaşi birlikte yola çıkmışlar, bir süre sonra hoca:
- Namaz saati! demiş, başlamış kılmaya….. Rekat üstüne rekat, selam üstüne selam…
Bektaşi’nin beklemekten canı sıkılmış, hoca namazı bitirince sormuş :
- Yahu bu ne uzun namaz böyle ?
- Kazaya kalmış namazlarım vardı, onları da kıldım! demiş hoca. Yola koyulmuşlar, bir müddet sonra mola verdiklerinde bu kez namaz kılmak için Bektaşi müsaade istemiş ve başlamış namaza… Ama ne namaz, bitmiyor! Sonunda hoca dayanamamış :
- Erenler, senin namazda uzun sürdü!
- Önümüze ki haftanın namazını kıldım! demiş Bektaşi. Hoca şaşırmış :
- Yahu olur mu böyle şey? Bektaşi gülmüş :
- Yukarıda ki senin veresiyeni kabul ediyor da, benim peşinimi niye kabul etmesin?
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder