9 Nisan 2014 Çarşamba

BAĞIMLILIK BİR BEYİN HASTALIĞIDIR (*)

“İnsanoğlu, tarih boyunca yeryüzü cenneti yaratmanın araçları ellerinin altındayken kısa ve kestirme yoldan rahat ve kolay elde edilen mutluluğun peşinde koşmuştur. Günün şartlarına göre değişen çeşitli maddeler kullanarak beyinlerinin normal çalışmasını engelleyerek kısmen ya da tamamen farklı bir algılama içine girerek kurdukları plastik düşlerle günlük ve yaşamsal sorunlarından kaçarak geçici mutluluklara ulaşmaya çalışmışlardır.” “Kullanıcılar, kullandıkları alkol ve uyuşturucu maddeler üzerinde ne kadar felsefe yapmaya çalışsalar, hiç bir zararını değil hatta faydasını gördüklerini ve kendilerini iyi hissettiklerini iddia etseler de gerçek tamamen farklıdır. Bu maddeler çoğu zaman sinsi bir yöntem izleyerek kullanıcıları bağımlı yapar ve böylece gerek beden ve ruh sağlıklarını gerekse sahip oldukları birçok değeri, ailelerini, sevdiklerini, arkadaşlarını hatta yıllarca çaba sarf ederek edindikleri birçok beceri ve birikimin yok olmasına neden olurlar. Çoğu zaman da kullanıcılar kendilerini felakete sürükleyen bu olumsuz süreci çok geç fark ederler.” “Yapılan bilimsel çalışmalar neticesinde bırakma nedenlerinin kişilerin; iyi veya kötü olmaları, güçlü ya da zayıf iradeye sahip olmaları, yeterli çabayı gösterip göstermemeleriyle ilişkisi olmadığı anlaşılmıştır. Artık “bağımlıların beyinlerinde yanlış giden bir şeylerin olduğu”düşüncesine varılmıştır.” “Bağımlı kişiler, başka hiçbir hastanın yaşamadığı negatif ayırımcılığa maruz kalırlar. Hemen hemen bütün negatif ayırımcılık tiplerinde olduğu gibi bu çeşit ayrımcılık da kişilere ağır bir bedel ödetir. . Çözümünü ancak eğitimle sağlayabiliriz. Toplumu oluşturan bireyler sadece alkol veya madde kullanımının bağımlılara ve çevrelerindekilere neler yaptığını anlamaya çalışmakla kalmamalı aynı zamanda bağımlılığın gerçekte ne anlama geldiğini öğrenmelidir. Bağımlılık, bir beyin hastalığıdır.” Alkol ve madde bağımlılığını her yönüyle inceleyen Psikiyatrist Prof.Dr.Ayhan Kalyoncu, bağımlılığı böyle anlatıyor Plastik Düşler adlı kitabında. 90’lı yıllarda hayatımıza giren bir bağımlılığımız daha var ne yazık ki. İnternet ve sosyal medya. Ve bu bağımlılıkta tedavi edilmesi gereken bir sorun olarak kabul ediliyor Psikiyatride. Artık her kesim için neredeyse bir vazgeçilmez olmuştur sosyal medya. Sabah uyanır uyanmaz yapılan ilk şey telefona sarılıp sosyal medya hesaplarını kontrol etmek. Ya da saatlerini kurup interaktif oyunları yarım kalmasın diye gecenin bir yarısı uyanıp oyunda verilen görevlerini yerine getirmek. İnternet gibi karmaşık bir teknolojide, bağımlılığın tanımlanması ve ayrıca tanısının yapılmasının güç olduğunu belirten Prof. Dr.Ayhan Kalyoncu ; “Sosyal medya bağımlılığı, internet bağımlılığının bir alt grubu olduğundan, aynı yöntemle tanı konuluyor. Bunun için Young tarafından 8 maddelik bir değerlendirme ölçeği bulunuyor: 1. İnternet ile ilgili aşırı zihinsel uğraş 2. İnternete bağlı kalma süresinde artışa ihtiyaç duyma 3. İnternet kullanımını azaltmaya yönelik başarısız girişimlerde bulunma 4. İnternet kullanımının azaltılması durumunda yoksunluk belirtileri 5. Başlangıçta olduğundan daha uzun süre internete bağlı kalma 6. İnternetin aşırı kullanılması yüzünden ilişkiler, okul ya da işle ilgili sorunlar yaşama 7. İnternete bağlı kalabilmek için aile üyelerine, terapiste ya da başkalarına yalan söyleme 8. İnternete bağlı kalındığı süre içerisinde duygulanım değişikliğinin olması (Umutsuzluk, suçluluk, anksiyete, depresyon gibi…)” Bağımlılığın, beden sağlığına etkilerini de şu şekilde açıklıyor ““Kullanım tek oturumda 20 saate kadar çıkabiliyor veya ortalama haftada 40 ile 80 saat arasında internet kullanımı olabiliyor. Bu kişilerin sosyal medyada daha fazla zaman geçirmek için aşırı kahve içimi veya uyarıcı haplar kullandıklarını biliyoruz. Uyku düzeninin bozulmasının akademik ve mesleki çalışmaları zayıflatabileceği, bağışıklık sistemini çökertebileceği aşikardır. Buna ek olarak, aşırı bilgisayar kullanımının egzersiz yapmayı azalttığından el bileklerinde oluşan karpal tünel sendromuna, sırt ağrısına veya göz ağrısına sebep olabilir.” “Bağımlı kişilerin sosyal medya başında geçirdikleri zamanı eleştirmeye çalışanlara karşı agresif oldukları ve öfke patlamaları yaşadıkları ve bunu genellikle sosyal medya kullanımlarını korumaya yönelik yaptıkları kanıtlanmış durumda. Örneğin, bu kişiler eleştirilere karşı "Benim bir problemim yok." veya "Ben eğleniyorum.”, “Beni yalnız bırakın.” şeklinde cevaplar verebiliyor.” İnternet ve sosyal medya bağımlılığında tedavinin birçok güçlükler içerdiğini vurgulayan Prof.Dr.Ayhan Kalyoncu; “İnternet ve bilgisayar, artık kullanımı zorunlu metalar olduğundan bağımlı olunan nesneden uzak kalmak zor. Halbuki bu durum, bağımlılık tedavilerinin önemli koşullarından biri. Ancak internet ve bilgisayar kullanımından kişiyi uzak tutabilmek, mümkün değildir. Tedavide esas amaç; bir yandan kişinin sosyal medya kullanım sebeplerini ortaya çıkararak bu sebepler üzerinde çalışmak, bir yandan da kişinin hayatını programlamak ve sosyal medya başında geçireceği zamanı azaltmak için dışsal kontroller geliştirmektir.” şeklinde açıklıyor konu ile ilgili görüşlerini. Karar sizlerin, birçok konuda olduğu gibi fazlası zarar azı yarar. (*) Plastik Düşler – Prof.Dr.Ayhan Kalyoncu-Kapital Medya Hizmetleri-2012

Hiç yorum yok: