31 Ocak 2015 Cumartesi

AKIL SAĞLIĞI ve “TIPTA MALPRAKTİS”(*)

Zaman zaman basında tıbbi hatalar yaparak hastanın ölümüne ya da yanlış tedavi sonucu sakat kalmasına sebebiyet verdi diye haberler duyar, okursunuz. Tıpta yanlış uygulama (Malpraktis)(*), özellikle hekimler başta olmak üzere tüm sağlık çalışanlarını da hastalar ve hasta yakınlarıyla karşı karşıya getirebilen önemli bir sorundur. Bir hasta ya da bir hasta yakını sözü edilen durumdan yakınıyorsa; hem disiplin soruşturması açmak bakımından tabip odalarının onur kurulları işlev görmektedir, hem de hukuki yolun mahkemeler kanalıyla işletilmesi açısından gerekli temel yasal düzenlemeler bulunmaktadır. Fiziksel rahatsızlıklarda eğer yanlış uygulama varsa bu mantıksal olarak konunun uzmanları tarafından incelenir ve bir sonuca varılır. Fakat psikiyatride durum acaba bu kadar basit mi? Keskin çizgilerle ayrılamayan akıl (beyin) rahatsızlıklarında acaba odalar da yazılı etik kurallar işliyor mu? Anlatacağım vaka bu konuda çok güzel bir örnek teşkil ediyor diye düşünüyorum. Manic Depresif bir hasta yakını, tabip odasından yardım talep ediyor ama hiçbir yanıt alamıyor. Yardım talebine yanıt alamayınca şansını aynı odaya şikayet talebi ile deniyor. Hasta yakını, dilekçesinde; yıllarca süren hekim(psikiyatr) hekim dolaşmalarının sonucunda birçok hekimin sorunu evlilik sorunu olarak görmesi, evlilik danışma merkezlerine gitme önerileri ile yılların geçtiğini, dört beş yıllık bir süreç sonunda bir hekimin eşe, Manic Depresif teşhisi koyması, fakat hasta yakınının bu teşhisi birkaç hekime daha teyid ettirmesi sonucu tedaviye başlandığını anlatıyor. Fakat hasta eşin tedavisini düzenleyerek sürdüren hekim hastanın bir türlü güvenini kazanamıyor. Hasta bu güvensizlik duyguları ile yeni hekim arayışlarına giriyor. Hastanın gittiği yeni hekim, “konulan teşhise kesinlikle inanmadığını, hastanın duygusal bir insan olduğunu, mantıklı bir eş olarak hastayı düzene sokabileceğini söylüyor.” Hatta daha da ileri giderek eşe neden boşanmıyorsun sorusunu gündeme getiriyor. Bu köşede de sık sık dile getirdiğim alkol ün mani üzerindeki tetikleyici etkisi konusunda bu hekimin yorumu da çok ilginç. Alkolün var olan şeyleri ortaya çıkardığını dolayısı ile alkol almanın hastalık üzerinde çok etkili olmayacağını ifade ediyor. Tabi bu durum da hastanın yeni hekime karşı güvenini sağlıyor. Bu güven duygusu aslında çok önemli ama doğru bir tedavi ile birlikte. Tedavi anti depresanlar ve terapi şeklinde sürerken, hasta yakını eş, iki hekim arasında sıkışıp kalıyor. Hasta yakınının güvendiği hekim kesinlikle klinik tedavi öneriyor fakat bu konuda kliniğe yatırmak için bir otoriteye ihtiyaç duyuyor. Hasta ve aile zaten kabullenmemiş bu durumu çaresizlik hat safhada hasta yakını eş için. Hasta bu süreçte uygun ilaç tedavisi görmediği için manik atak çok daha şiddetli oluyor. Bunu gören hastanın güvendiği hekim, hypo mani tedavisine başlıyor, hasta yakını eş biraz rahatlıyor fakat bir türlü koruyucu tedaviye geçmeyerek hastanın duygusallığından bahsederek bu durumun eş tarafından kontrol altına alınabileceğini iddia ediyor. Ve hasta yakını yukarıda kısaca anlattığım olayları örnekleyerek dilekçe ile Tabip Odasına iki hekim hakkında şikayette bulunuyor. Bu süreçte hasta yakını Psikiyatri Derneği şube başkanı başta olmak üzere onlarca hekimden destek istiyor. Çünkü süreç artık hastanın tedavisini aşmış tüm aile psikiyatrik bir desteğe ihtiyaç hisseder duruma gelmiştir. Ve hasta yakını, dilekçesini en azından bu hekimlerin kınanması, etik açıdan başka hasta ve hasta yakınlarının bu süreci yaşamaması ve aile vicdanını rahatlatacağı gerekçesi ile bitiriyor. Ve tabip odası yönetim kurulu “iddiayı ispatlayacak yeterli delile ulaşılamadığından dosyanın işlemden kaldırılmasına” karar veriyor. Uzman olmayan biri dahi en azından dört beş hekimin koyduğu teşhisi bir hekimin kabullenmemesi ve yanlış tedavi uygulayarak hem hastalığın tedavisini geciktirdiğini, hem de yıllarca süren çabaların boşa gittiğini söyleyebilir sanırım. Ama bu köşe her zaman uzman görüşlerine önem vermiş ve bir zamanlar Tabip Odası Onur Kurulu üyeliği yapan bir psikiyatrın bu vaka ile ilgili görüşü; “Dilekçeyi okudum. Sanırım orada sorun olan şey nedfen yakınılan net olarak anlaşılamıyor olması. Doktorlar bilgisizlikle mi, ilgilenmemekle mi yoksa yanlış tedavi ile mi suçlanıyor çok iyi anlaşılmıyor. Ben bir dönem Tabip Odası Onur Kurulu üyeliği yaptığım için biliyorum: bu tür şikayetler orada gerçekten ciddiye alınır. Belki çok net anlayamadılar. Yine de hasta yakınını arayıp yakınmayı daha anlaşılır biçimde (ya da onların işlem yapabileceği biçimde demeliyim) dile getirmesini istemeleri gerekirdi.” Artık bir başka yoruma gerek yok sanırım. İşte birkaç yazıdır sürdürdüğüm akıl sağlığı ihlalleri ile ilgili olarak tüm bunların olmaması için “Ruh Sağlığı Yasası- Çok Geç Olmadan” diyorum. https://www.change.org/p/ruh-sa%C4%9Fl%C4%B1%C4%9F%C4%B1-yasas%C4%B1-%C3%A7ok-ge%C3%A7-olmadan (*) “Tıpta Malpraktis” konusunda ki bilgi Türk Tabipler Birliği, Etik Kurulu Görüşleri sayfasından alınmıştır.

Hiç yorum yok: