11 Ekim 2014 Cumartesi

“Ruh Sağlığı Yasası-Çok Geç Olmadan"

Başlattığım ve linkini verdiğim imza kampanyasına desteklerinizi rica ediyorum. http://www.change.org/p/mehmet-m%C3%BCezzino%C4%9Flu-ruh-sa%C4%9Fl%C4%B1%C4%9F%C4%B1-yasas%C4%B1-%C3%A7ok-ge%C3%A7-olmadan?recruiter=32781149&utm_campaign=twitter_link&utm_medium=twitter&utm_source=share_petition Kime : T.C.Sağlık Bakanlığı Mithatpaşa Cad. No: 3 06434 Sıhhiye/Ankara T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İnönü Bulvarı No: 42 06520 Emek7Ankara T.C.Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Ziyabey Cad. No:6 06520 Balgat/Ankara Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı TBMM 06543 Bakanlıklar/Ankara Türkiye Psikiyatri Derneği Tunus Caddesi 59/5 Kavaklıdere/Ankara Türk Tabipler Birliği GMK Bulvarı Ş.Daniş Tunalıgil Sok. No:2/17-23 06570 Maltepe/Ankara Her kırk saniyede dünyada bir kişi intihar ediyor. Siz bu satırları okurken; bir kişi intihara hazırlanıyor olabilir ya da bu açıklamaları okuduğunuz dakikalar içinde kaç kişinin intihar ettiğini varın siz hesaplayın. “İntihar eden insanların çoğunluğu akıl hastasıdır. Anoreksiya, major depresyon, iki kutuplu bozukluk (manik-depresif hastalık), şizofren ve sınırda kişilik bozukluğu en sık görülenlerdir.” Bu duygu halini bir düşünün, tabulara, dine (en büyük günah intihar), kadere, toplumsal baskıya rağmen bir insan canına kıymayı nasıl düşünebilir ? Daha da önemlisi son 30 yılda intihar edenlerin yüzde 440 artış göstermesi, son 10 yılda ise 25 000 insanımızın intihar neticesinde yaşamını yitirmesi olayın vahametini daha da arttırmaktadır ki bu oran belirtilen yıllarda ki trafik kazalarında yaşamını yitirenlerin nerede ise yarısına ulaşmaktadır. Özellikle uzmanların belirttiğine göre dünyada intiharların en fazla görüldüğü grubun 15-24 yaş aralığındaki kuşak olması konunun önemini daha da arttırmaktadır. Çoğu psikiyatrik bozukluğun kesin nedeni bilinmemektedir. Uzmanlar psikiyatrik bozuklukların genetik veya kalıtsal eğilimleri bir tetikleme olayı kombinasyonu sonucu olduğunu düşünüyor. Ve tıp artık bu rahatsızlıkların bir akıl hastalığı, ruh hastalığı olmadığını, beynimizdeki enzimlerin düzensizliği ile ilgili olduğunu söylemektedir. Diğer genetik fiziksel rahatsızlıklar gibi kesin tedavileri olmamakla birlikte beyin hastalıklarının kontrol altına alınabileceğine inanıyor. Beyin hastalıklarının kontrol altına alınabilmesi ve hastayı günlük yaşama döndürüp, topluma kazandırabilmesi tüm ülkelerin en birincil gündemi olması gerekmektedir. Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan 'Ruh Sağlığı Eylem Planı' açıklandı. Türk nüfusunun ruh sağlığına ilişkin ilginç veriler, saptamalar ve önerilerin yer aldığı plan, 2011-2023 tarihlerini kapsıyor. Planın en önemli unsurlarından biri artık Avrupa'nın bazı ülkelerindeki gibi Türkiye'de de toplum temelli ruh sağlığı modelinin uygulanacak olması. TÜRKİYE'NİN RUH SAĞLIĞI PROFİLİ Eylem planında ruh sağlığına ilişkin yer alan verilerde şunlar ön plana çıkıyor: - Türkiye'de nüfusun yüzde 18'i yaşam boyu bir ruhsal hastalık geçiriyor. Çocuk ve ergenlerde klinik düzeyde sorunlu davranış oranı yüzde 11. - Ruhsal hastalığı olan 6 kişiden sadece 1'i yardım arıyor. - Kardiyovasküler hastalıklardan sonra yüzde 19 ile ikinci sırada psikiyatrik hastalıkları bulunuyor. - Hastalara ayrılan yatak sayısı toplam 7 bin 356. Avrupa'da her 100 bin kişiye 8 akut psikiyatri yatağı düşen İtalya'dan sonra 100 bin kişiye 10 psikiyatri yatağı ile Türkiye ikinci en az yatak sayısına sahip ülke. - Türkiye'de Mart 2011 itibarıyla aktif olarak çalışan bin 625 ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı bulunuyor. Bu kişilerin 862'si Sağlık Bakanlığı, 277'si üniversitelerde çalışırken 486 ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı özel sektörde hizmet veriyor. - 100 bin kişiye düşen ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı sayısı 2,20. Avrupa Birliği'nin 15 ülkesinde 100 bin kişiye ortalama 12,9 ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı düşüyor.” Bazı hastanelerin içler acısı durumu yansıtıldıktan sonra alınacak önlemler ve yapılacak olan işler sıralanıyor. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), dünya genelinde akıl sağlığına ilişkin bilinmesi gereken temel noktalar, rakamlar ve istatistikleri 10 başlık altında toplayarak üye ülkelerin dikkatine sundu. WHO’nun akıl sağlığı raporunun en önemli sonuçlarından biri fiziksel olmayan rahatsızlıklardan dolayı acil servislere başvuruların son on yılda yüzde 5 artarak yüzde 6’dan yüzde 11’e yükselmesi ve dünyada psikiyatri hastalarına yönelik insan hakları ihlallerinin çok yaygın olması. İhlallerin başında fiziksel şiddet, ayrımcılık, temel ihtiyaçların ve mahremiyetin görmezden gelinmesi olarak belirtilmiştir. Çok az ülkede akıl hastalarının haklarını net biçimde garanti altına alan yasal düzenlemeler bulunduğu ise özellikle vurgulanmıştır. “ Evet yapılacak işler arasında bakanlık yasal düzenlemelerden bahsetmiyor. Bahsedilenler hekim sayısının, hastane sayısının artması, mobil hizmetlerin gelmesi üzerinedir. Peki yasal düzenleme olmadan bunlar nasıl gerçekleşecek? Bu arada Türkiye Psikiyatri Derneği'nce 1999’da başlatılan, 2002'den bu yana defalarca Sağlık Bakanlığı’ndan ilgililere sunulan Ruh Sağlığı Yasası'nın gerçekleşmesi yönünde çalışma olmadığı gibi Kasım 2006’da Meclis gündemine de yansıtılan kampanyalar ve Derneğin hazırladığı Ruh Sağlığı Yasa taslağı ne yazık ki göz ardı edilerek görmemezlikten gelinmektedir. Türkiye’de ruh sağlığına toplam sağlık bütçesinin %1’inden daha az pay ayrıldığı tahmin edilmektedir. Son beş yılda ise ülkemizde antidepresan kullanımı %65 artmıştır. Büyük çoğunluğunun bilinçsiz bir şekilde tüketilmesi var olan psikiyatrik rahatsızlıkların tetiklenmesine neden olmakta ve sorunları daha da içinden çıkılmaz hale getirmektedir. “Ruh Sağlığı Yasası-Çok Geç Olmadan" Yasa Çalışmaları devam ederken öncelikli olarak; 1- Bu tür rahatsızlıkların tedavileri ve ilaçları, teşhis ve kontrol altına alınması süreci çok pahalıdır. Ve tedavinin devamlılığının önemi de düşünülürse ülkemiz ekonomik şartları göz önüne alındığında, Sosyal Güvenlik Kurumunun desteğinin hemen hemen hiç olmaması, aileleri tedaviden vazgeçirmekte ve hastalar kaderlerine terk edilmektedir. SGK özel hastahanelerle bir çok anadal için sağlık anlaşmaları yaptığı halde özel hastahanelerin birçoğunda psikiyatri klinikleri ile anlaşma yapmamaktadır. Ayrı bir boyutta sözde aynı çatı altına toplanan SGK farklı uygulamalar yapmaktadır. Özel sigorta ve Vakıf'lara üye olan hastalar kısmen de olsa özel hastahanelerin psikiyatri kliniklerinden faydalansa bile devlet memurları bu haktan mahrum bırakılmaktadır. SGK tüm vatandaş için desteği arttırmalı ve farklı uygulamalar yerine eşit uygulamalar getirilmelidir. Ayrıca SGK normal şartlar altında alınması gerekenden yüksek ücret talep eden ve ödeme yapıldıktan sonra herhangi bir hak iddia edilmeyeceğine dair hastalara imzalatılan belgeleri gerek özel gerek vakıf hastanelerinde kontrol altına almalı ve durum yasadaki gibi işlemelidir. 2- Hastaların hekime (Psikiyatr) ulaşamaması, aslında yukarıdaki madde ile bir bütün teşkil etmektedir. Devlet ve Özel hastahanelerin bir çoğunda psikiyatr servisi bulunmamakta, üniversite hastahaneleri ise çok yoğun olduğu için yeterli olamamaktadır. Şöyle örneklersek bu rahatsızlıklardan Manic Depresyon ve Şizofreni türü olanların teşhisi ve hekimin sürekliliği çok önemli olduğu halde Devlet Hastahanesine başvuran hasta depresyon teşhisi ile gönderilip depresyon ilaçları ile tedaviye çalışılmaktadır. Dolayısı ile depresyon ilaçları bazı rahatsızlıkları tetiklediği için hastada belirtiler düzelmediğinden dolayı kendisi ve yakınları tedaviden vazgeçmekte ve yine kaderlerine terk edilmektedirler. Hasta ve yakını pes etmeyip yeniden gittiğinde bu kez bir başka sorun çıkmakta karşımıza. Farklı bir hekimle karşılaşmak. Çünkü bu konuda merkezi bir bilgi sistemi bulunmadığı için hekimlerin değişikliği bu kez teşhisin konulamamasına ya da tedavi sürecini zora sokmakta ve hastaya yararlı olamamaktadır. 3- Son yıllarda gün geçmiyor ki bir kadın öldürülmesin. Kadın cinayetleri, çocuk istismarı, çocuk ve büyüklere cinsel istismar ve taciz konularında da bu tür rahatsızlıkların etkili olduğunu düşünüyorum. Özellikle ülkemizin akıl sağlığı konusunda gün geçtikçe kötüleşmesi ve bu olayların son yıllardaki artışı ile bir paralellik gösterdiği düşüncesine sevk etmektedir insanı. Örneklersek Manic Depresif bir hastanın manic dönemlerinde cinselliğe daha fazla ilgi göstermesi, makyajını abartılı yapması, seksi kıyafetlere yönelmesi, özgüveninin artış göstermesi ve eşe, aileye karşı çıkması özellikle hasta kadınsa bir Türk erkeği namusum için öldürdüm diyebilmektedir. Dolayısı ile bir Meclis Araştırma Komisyonu kurularak bu tür vakalarda madur ve sanığın psikiyatrik durumları incelenerek daha sağlıklı bilgilere ulaşılabilir ve geç kalmadan önlem alınabilir. Tabi ki tüm vakalar için aynı iddiada bulunmasam da bir çoğunda etkili olduğunu düşünüyorum. Bu geçici önlemler acilen alınırken “Ruh Sağlığı Yasası-Çok Geç Olmadan"

Hiç yorum yok: