15 Mart 2014 Cumartesi

Paranoyak akıl oyunları 3

Evet, sizleri fazla sıkmadan, satır aralarını okumayı sürdürüp kaldığımız yerden devam edelim ve bitirelim. 2012 yılında Suudi Arabistan ülkemize 10 milyar hibe ediyor. Bu para resmi kayıtlara girdimi, örtülü ödenekte mi kaldı, nerelerde kullanıldı bu güne kadar hala bilinmiyor. Nasıl ki ABD rejim ihraç etmeye çalışıyorsa Suudi Arabistan’da kendi Vahabi Şeriat’ını ihraç etmek için çabalıyor. 12 Eylül faşizmi döneminde, yurtdışında ki İmam’larımızın maaşını Rabıta örgütü aracığı ile Suud Hanedanının ödediği hepimizin bilgisi dahilinde. Hatta Uğur Mumcu Rabıta Kitabında bunu uzun uzun anlatır. Fakat son hibenin dolambaçlı yollardan değil de aleni olarak direkt verilmesi düşündürücü. Belki de şu meşhur hükümetin övünerek bahsettiği IMF borcunu kapatmak için kullanılmış bile olabilir. Halkın her şeyi bilmesi gerekmiyor değil mi? Geçtiğimiz Ağustos ayının sonlarında Hürriyet Gazetesinde İzzet Çapa’nın bir röportajı yayınlandı. Ne yazık ki bu röportaj gündeme hiç gelmedi ve tartışılmadı. Veya özellikle göz ardı edildi. İlginç olan ise AKP-Cemaat, dershane çatışmasının da bu aylarda gündeme gelmesi. Dershane kisvesi altında lanse edilen bu çatışmanın derinlerine indiğimizde, Aytunç Altındal ile yapılan bu röportaj daha da önem kazanıyor sanki. 1988 yılında açıklanması gereken Atatürk’ün vasiyetinin açıklanmasını, yine 12 Eylül Faşist darbesinin diktatörü Kenan Evren, “Halk bunu zor hazmeder” gerekçesi ile 25 yıl, yani 2013 Kasım ayına kadar yasaklıyor. Ve Altındal bu vasiyette halifelikle ilgili önemli ifadelerin olduğunu belirtirken hilafetin aslında kaldırılmadığını öne sürüyor. Ve “Halife’yi halife yapan da, ondan bu görevi alan da Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Sonuçta Halife gitmiş, hilafet kalmıştır. Bununla ilgili çıkarılan kanunda; ‘Halife hal edilmiştir’ diyor. ‘Hilafet kaldırılmıştır’ demiyor.” Sonrasında sorulan “Halife Başbakan mı olur?” sorusuna ise; “Başbakan Halife falan olmayacak, kimse heveslenmesin. Çünkü Hilafet kurumu TBMM’nin manevi şahsiyetindedir. Hilafeti meclis temsil eder, şahıs değil. Başbakan’a gelince, zaten benim açıklamalarımdan önce bu işlerin içindeydi.” yanıtını veriyor. Bu yanıtla sizin aklınıza da bazı soru işaretleri getirmiyor mu ? Mesela Recep Tayyip Erdoğan’ın bildiğimiz Cumhurbaşkanlığı hevesi yoksa halifelikle mi örtüşüyor? İşin hazin kısmı da 2013 yılı Kasım ayında, Atatürk’ün vasiyeti açıklanmıyor ama bu konuda iddiaları ortaya atan Aytunç Altındal ani bir şekilde ölüyor. Yine bir röportaj’la devam edelim. Ocak ayında Obama’nın Almanya’nın ZDF kanalına verdiği demeçte: “Ülke ülke yorumda bulunmayacağım. Alman istihbaratı ya da diğer başka bir ülke istihbarat biriminde olduğu gibi, bizim istihbaratımız da dünyadaki her ülkenin, devletin niyetleriyle ilgilenmeyi sürdürecek. Bu durum değişmeyecek. New York Times ya da Der Spiegel’de okuyabileceğiniz şeylerle sınırlı kalmak isteseydiniz, zaten istihbarat birimlerine ihtiyaç da duyulmazdı”. (Cüneyt Ülsever-Yurt Gazetesi-23.01.2014) Sanki Obama evet Türkiye’yi de dinliyoruz diyor kısaca. Ama bu dinleme “devletlerin niyetleri ile ilgilenmeyi sürdürmenin” çok ötesinde sanki. Toparlarsak ; ABD, AKP iktidarını desteklemeye başladığından beri BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) devam ediyordu. Hatta Eş Başkan Recep Tayyip Erdoğan’dı. Fakat ABD projenin yürümediğini, özellikle de radikal İslam Terörünün gittikçe tırmanması yeni bir projeye ihtiyaç duymasına neden oldu. Bu Hilafet Proje idi. Hele hele İslam Dünyasında dönüşümlü olarak uygulanarak devreye sokulacak olan bu Proje hem terörü önlemede hem de Orta Doğu’daki ABD – İngiltere- İsrail’in çok işine gelecekti. Hilafet Makamını TBMM kaldırdığı için bunu yeniden devreye sokmak, kılıfına uydurmak sanırım yine TBMM’ye kalıyordu. Fakat, Orta Doğu’da ve ülke siyasetinde ki yanlış uygulamaları, Ergenekon davaları, gezi olayları Recep Tayyip Erdoğan’ın gittikçe gözden düşmesine neden oldu. Proje’nin yürürlüğe girmesi için 2006’da CIA referansı ile yeşil kart alan Fetullah Hoca bu iş için biçilmiş kaftandı. Ve düğmeye basıldı geçtiğimiz yaz aylarında. Dershane tartışması başladı, 17 Aralık’tan sonra da yolsuzluk ve kaset savaşları devreye sokuldu. Tabi Obama’nın dediği gibi CIA destekli dinlemelerle Fetullah Hoca desteklenmeye devam ediliyor. Erdoğan direniyor ama nereye kadar. Evet şimdi soruyorum. Bu AKP-Cemaat kavgası dershane veya rant paylaşımından çıkabilir mi? Kirli çamaşırların ortaya dökülmesi bu kadar ucuz mu? Hele hele hataları, günahları bile “bizdendir” diyerek görmeyen bu zihniyetlerde. İktidar ve güç savaşları halkların acı çekmesine neden olmadı mı tarih boyunca. Ve en büyük acılarda din adına yapılan savaşlarda yaşanmadı mı? (*) Kudüs’ü son olarak Selahaddin’e teslim eden Haçlı komutanı soruyor. - Kudüs senin için ne anlam ifade ediyor. - Hiçbir şey. Kısa bir duraklamanın ardından - Ve her şey yanıtı ile noktalayalım bu paranoyak akıl yürütmelerini. (*) Cennetin Krallığı filminden bir replik.

Hiç yorum yok: