21 Şubat 2015 Cumartesi

BİPOLAR ŞİDDET ve TACİZ – 2

Bipolar bir kadının güncesine devam ediyoruz. “Boşandıktan sonra bir de dul olmak derdi ile baş etmek zorundasınız. Lanet olasıca ülkemde dul olmamalısınız. Çocukluğundan beri seni tanıyan, başını okşayan bakkal amcanın bile bakışları değişir. Hele hele saatlerce oturup dertleştiğin komşu teyzenin kocası ile bir yerde karşılaşıp hal hatır sordun mu hemen damgalanıverirsin. Ailenin evine dönmüşsündür. Hem de dul olarak. Yeri gelir en yakınların, yeğenlerin bile orospu diye aşağılamaya çalışırlar. Ailen daha büyük bir baskı uygulamaya başlar. Bekar biriyle evlenemezsin. Yaşlı ve dul biri ile evlenmek zorundasın. Evlenmek ne kelime. Fikirlerim aileme bile uçuk geliyor. Bazen o kadar sinirli oluyorum ki, etrafımdaki her şeyi kırıp dökmek istiyorum. Bu durumlarda bir caniye dönüşüyorum çevreme göre. Ailemin huzursuzluğu, tepkileri çok aşırı olduğu için tamamen kontrolden çıkıyorum. Alıp başımı gitmek, kaçmak bir çözüm benim için sanki. Ya da alkol almak. Dünya umurumda olmuyor. Kaçıyorum da ailemden uzak şehirlere. Çocuklarımdan uzaklara. En büyük acı da bu kaçışlarımda namus bekçisi kesilen ailen onlardan uzak oldun mu çok mutlu. Ne yapıyorum, kimleyim, çalışıyor muyum, param var mı sorgulamalarına girmez bile. Ama kaçmakta çözüm olmuyor bu kez pişmanlıkla kör bir kuyuya düşmüş gibi hissediyorum kendimi. Boğuluyorum sanki. Her şeyin sona erdiğini düşünüyorum. Ölüm benim için kurtuluş gibi. Aşırı duygusal bir yük. Yer değiştiren bir kum üzerinde durmaya çalışmak gibi. Acılar içinde kıvranıyorum. Ne yaşadığımı kimse anlamıyor. Çalışırken sürekli beni ilgilendirmese de her işe burnumu sokuyorum. Bazen patronlar bunu perfonmansıma veriyor ama genelde problemler ve işten ayrılma ile sonuçlanıyor. Acı olan yaşadıklarımın benim karakterimi yansıtmaması. Bu yıldırıcı iniş çıkışlar nedeniyle hayvansal içgüdüyle hareket edebiliyordum. Kaçmalar bir yere kadar. Yine kürkçü dükkanına dönmeler. Yine başa dönmeler. Dışarı çıksam suç, evde alkol alsam suç. Sürekli kavga ve didişme. Hiç yapmadığım şeylerde yapıyordum. Sonunu düşünmeden anlık kararlar veriyorum. Çocuklarımın yanına gitmem bile suç. Çünkü eski eşimle kalıyorlardı. Ama onlarla da mutlu olamıyordum. Kimse bilemezdi içimi içim kadar. Dışarıya karşı her ne kadar açık, neşeli olsa da bu ruh içten içe erimekte ve yok olmakta… Her şey bir hayal aslında hiç var olmayan. Gizli ben işte burada çıkıyor hayata.. Boşluk ve mutluluk… Ne kadar zor o anları yakalamak eğer evde her şeyine karışan, yaptıklarına nankörce bakan, ne yapsan beğenmeyen, sana emirler yağdıran, hayattan bezdiren, Allah’a inanmanın sadece dua okumakla olmadığını davranışlarla da gösterilen bir şey olduğunu bilmeyen birileri varsa… Ya da en boktan sevdalar seni bulmuşken ve sen hala akıllanmamış hala o sevdalar peşinden koşarken ve bir mıknatıs gibi kötülükleri kendine çekerken bu mutlu anları yakalamak ne kadar zor. O kadar kolay ki birilerine bir şey söylemek, akıl vermek zor zamanlar da.. söylemek o kadar kolay ki teori de her şey o kadar basit her şey o kadar çözülebilirmiş gibi ki.. ama gel gör ki hayat öyle değil yaşamayan anlamıyor tabi.. Herkes kendince yorumluyor hayatı sanki hepimiz birer piyon değilmişiz gibi.. sanki hepimizin sonu aynı değilmiş gibi.. sonun aynı olduğunu neyin ne olduğunu biliyorken üzüntü niye.. hayır hayır üzüntü yok. neye üzüleceksin.. bir dert var mı.. hayır hayır yok, olmamalı.. Gel yanıma otur konuş benimle sonra git yanımdan uzaklaş hayatımdan.. Kalmaya çalışma yanımda yoksa sende boğulup gidersin bensizliğimle.. ama gelirken bir de şarap getirsen her şey o kadar güzel olur ki.. inan çok güzel vakit geçiririz ama kalma.. bunun için de üzülmeye gerek yok.. çünkü hayat bu, piyonlarıyız oyunun üzülmeye gerek yok. bağlanmaya gerek yok. hayal kurmaya gerek yok.. sadece yaşa.. şarabımı alma elimden yeter .istersen çok inançlı ol, içme şaraptan ama saygı duy bana yeter.. karışma elimdekine bu yukardakiyle benim aramda.. gel sadece anı yaşayalım beraber.. üzülmeyelim yeter.. yorum yapma, yargılama, sadece sus ve gel şarabımdan bir yudum al ve anı yaşa.. bazen.. bir şey olur, bir kıvılcım.. işte bu dersin aradığım.. sanki kaybettiğin ve yıllarca arayıp da bulamadığın şeyi bulmuş gibi olursun. .işte o an sigaranı yakarsın.. dumanı ağır ağır ciğerlerine giderken, ciğerlerin tutuşurken aslında başka bir şeydir ya tutuşan.. işte tam da bu haldeyken o ateş sönüverir.. gelen hemen gider.. bulduğunu yine kaybedersin. tam mutluyken, geleceğe umutla bakarken, bu sefer doğru bir şey yaptım, düzgün bir şey oldu derken yine başa dönersin ya.. zor olan kaybetmek değildir belki de.. zor olan başa dönmektir, yeniden kurmaya başlamaktır bir şeyleri boş, umutsuzca.. hayallerin yıkılmıştır bir kere, yıkmışlardır.. umudunu, hayata bağlandığın tek şeyi de almışlardır senden.. işte o an yine bir sigara yakarsın bu sefer tutuşanın kendin olduğunu bile bile..” Not : İki yazıdır süren bipolar günceleri çeşitli vakalardan esinlenerek kurgulanmıştır.

Hiç yorum yok: