22 Kasım 2014 Cumartesi

“İNSANLIK İÇİN DEV BİR ADIM”

Bu sözler 20 Temmuz 1969 yılında aya ilk ayak basan insan olan Neil Armstrong’a aittir. Bizler Amerika’yı kim keşfetmiş tartışmaları ile uyutulurken, 12 Kasım 2014 günü insanlık için dev bir adım daha atıldı. İnsan yapımı bir araç ilk kez bir kuyruklu yıldızın yüzeyine indirildi. Bu proje neden insanlık için önemli idi.? Dünyadaki yaşamın geçmişte dünyaya çarpan kuyruklu yıldızlar sayesinde başladığı hakkında ki teoriyi test etmek. Çünkü; kuyrukluyıldızlar güneş sistemimizin oluştuğu zamanlardan kalan ve yapılarını oldukça iyi koruyan gök cisimleridir. RNA ve DNA’larımızın yapıtaşı olan nükleik asitler ile proteinlerin yapıtaşı olan aminoasitlerin kaynağı olduğu düşünülmektedir. Kuyruklu yıldızlar buz, toz ve gazdan oluşmuş gökcisimleridir. Aynı gezegenler gibi bir yörüngesi olup belli bir periyodta bu yörüngede güneşin etrafında dönerler. Güneş sistemimizin oluşumu sırasında dışarı itilen kalıntılardan oluştuğu düşünülen ve sistemimizi saran kuşaklardan gelirler. Bu iki kuşak Oort Bulutu ve Kuiper kuşağıdır. Oort bulutundan gelenler, bir yıldız sisteminin ya da Samanyolu’muzun gelgit etkisi ile koparak güneşin çekim gücüne girdikleri, periyodları 200 ile bir milyon yıldır arasındadır.. Kuiper Kuşağı ise Neptün’ün yörüngesinden sonra gelen bölgedir. Gezegenimsiler, (ki gezegenlikten alınan Pluto’da bu kuşaktadır) buzlu cisimler ve taşları barındırır. Büyük gezegenlerin çekim etkisi ile de bu kuşaktan kopup gelirler. Periyotları 200 yıldan azdır. Kuyruklu yıldızlar, güneşe en yakın konuma geldiklerinde en parlak gözlemlenirler. Buz, toz ve donmuş gazdan oluştukları için güneşe yaklaştıkça bunlar buharlaşır ve güneş rüzgarlarının etkisi ile de artlarında bir iyon ve gaz kuyruğu oluşur. Kuyruklu yıldız araştırmaları 1970’lerde hız kazanmaya başladı. İlk kuyruklu yıldız görevi 1978 yılında fırlatılan ICE uydusuyla gerçekleşti. Uydu 1985 yılında Giacobini-Zinner kuyruklu yıldızının 7860 km yakınına gelmişti. Bu gözlemler kuyruklu yıldızın üzerinde zengin karbon, hidrojen, oksijen ve nitrojenden oluşan organik moleküllerin olduğunu gösterdi. 1993 yılında gözlemleri daha da geliştirmek adına ESA (Avrupa Uzay Ajansı) Rosetta projesini onaylandı. Rosetta adı verilen uydu 2004 yılında 67P/Churyumov-Gerasimenko kuyruklu yıldızına doğru fırlatıldı. Yüzeye inerek sondaj yapacak kimyasal analizlerle bu teoriyi ya kesinleştirecek ya da teorinin geçerli olmadığını ortaya çıkaracaktı. Neden bu kuyruklu yıldız seçildi? Genelde kuyruklu yıldızlar onu keşfedenin adı ile adlandırılır. Bilimsel kataloglarda ise kodlanır. 1969 da Kiev ve Alma Ata’dan iki bilim adamı keşfettiği için bu şekilde adlandırılmıştır. Bu kuyruklu yıldızın yörüngesinin iyi biliniyor olması, güneşe yaklaştıkça aktifleşen yapısının Rosetta aracının ömrü dahilinde gözlemlenebilecek olması seçimde en büyük etkenlerdir.. Güneşe en yakın olduğu mesafe 185 milyon km. Ve güneş etrafında ki bir turunu 6,5 yılda tamamladığı bilindiği için bir sonraki yaklaşımın 13 Ağustos 2015’te olacağı hesaplandı. Bu kaya parçasının ağırlığı yaklaşık 10 milyar ton, boyutları ise 4,1 kilometreye 4,5 kilometre. Rosetta fırlatıldıktan sonra yol aldığı yaklaşık 7 milyar kilometre içinde enerjiden tasarruf için 31 ay uyutuldu. Bu yolculuk sırasında yine enerjiden tasarruf etmek adına 1 kez Mars 3 kez de Dünyamız yörüngelerine yaklaşarak onların itme gücünde faydalanılıp hızlandırıldı. Geçtiğimiz Ocak ayında uyandırılarak kuyruklu yıldızın 30 Km’lik yörüngesine yerleştirilerek tüm yüzey haritalandırılıyor. Alınan fotoğraflar analiz edilerek Rosetta’nın taşıdığı yüzeye inecek Philae Sondasının ineceği bölge tespit ediliyor. Philae sondası yaklaşık bir çamaşır makinası ebatlarında olup 100 kg. ağırlığındadır. Bunun 27 kilogramlık kısmını bilimsel görev yükleri teşkil etmektedir. Ve 12 Kasım 2014 günü Türkiye saati ile 10:30’da kuyruklu yıldıza 22,5 km uzaktaki Rosetta, Philae sondasını fırlatıyor. Çok yavaş hareket etmeli idi çünkü çekim gücü (0,5 km/sn) çok az olan kuyruklu yıldızdan sekerse sonsuza kadar uzay boşluğuna fırlayabilirdi. O yüzden 7 saatlik bir süre sonunda Philae kuyruklu yıldız yüzeyine erişiyor. İlk denemede sabitleme zıpkınlarının açılmaması sonucu zıplayarak hedeflenenden farklı bir noktaya sabitlenmiştir. Enerjisini güneşten alması planlanan sonda bu sabitlendiği konumda gölgede kalarak ömrü 60 saat olan bataryaları güneşi göremediği için enerjisiz kalmış vaziyettedir. Şu an derin uyku moduna giren sonda kendini geçici olarak kapatmıştır. Bu 60 saatlik sürede gönderdiği bilgilerde çok değerli olup incelenecektir. Ama ne yazık ki yüzeyde 23 cm’lik sondaj şimdilik ertelenmiştir. Şu an güneşe 500 milyon km uzakta olan kuyruklu yıldız güneşe yaklaştıkça sonda yeniden enerjisine kavuşarak çalışmalara devam edecektir. Ki önümüzde ki Ağustos ayında güneşe en yakın mesafe olan 185 milyon km’ye gelene kadar güneşten enerji alarak pillerini şarj edebilir. Çünkü bu görevini tamamladıktan sonra belki de sonda bir başka kuyrukluyıldıza yönlendirilecekti. Kuyruklu yıldızın şekli hakkında ise hayal ötesi tanımı kullanıyor Proje mühendisi. “Çünkü kimse plastik bir ördeğe benzeyeceğini beklemiyordu” diye de ekliyor. Amerika’yı yeniden keşfeden ülkemde, benim ülkemin Astrofizikçileri (Prof.Rennan Pekünlü) türban yüzünden hapse atılırken, 1492’de Kolomb’un keşfettiği ABD’li Astrofizikçiler insanlık için dev adımların peşinde özgürce.

Hiç yorum yok: