5 Kasım 2014 Çarşamba

AVRUPA’DAN YANSIMALAR

Avrupa’da yaşayan ülke sevdalısı bir vatandaşımız geçmiş 12 yıllık siyasal gelişmeleri 29 Ekim’leri baz alarak yeniden başlıklar halinde düzenlemiş. “Akl-ı Beşer nisyan ile maluldür” sözünü yeniden hatırlayarak anımsatmak istedim. “29 Ekim 2002. Apo’nun idamı müebbete döndü. “AB’nin yolu Diyarbakır’dan geçer” denildi. AB’nin merkezi Brüksel’de Kürdistan Ulusal Parlamentosu açıldı, Madam Mitterand onur konuğu olarak katıldı. Kanada sözde soykırımı tanıdı. * 29 Ekim 2003. İsviçre sözde soykırımı tanıdı. Apo’nun avukatı ilk Kürtçe şiir kitabını çıkardı. AB’ye uyum ayaklarıyla Kürtçe kursları açıldı. Erdoğan başbakan oldu. * 29 Ekim 2004. Erdoğan oldu, “ABD’nin Genişletilmiş Ortadoğu Projesi kapsamında Diyarbakır yıldız olacak” dedi. Tam 29 Ekim günü, Papa heykelinin önünde AB Anayasası’na imza attı. Avrupa Parlamentosu, Ermeni kongresine ev sahipliği yaptı, Leyla Zana’ya Sakharov Ödülü verdi. CnnTürk’te ilk Kürtçe müzik klibi yayınlandı. TBMM camisindeki 30 Ağustos hutbesinde, tarihimizde ilk defa, Atatürk’ten hiç bahsedilmedi. * 29 Ekim 2005. Arjantin sözde soykırımı tanıdı. Orhan Pamuk “Kürtleri öldürdük, Ermenileri soykırdık” dedi, Almanya’dan barış ödülü aldı. Kaçak Kuran kurslarına verilen hapis cezası kaldırıldı, Tayyip Erdoğan “Teksas Tommiks okumak serbestken, Kuran okumak niye yasak olsun” dedi. * 29 Ekim 2006. Fransa, soykırım yok diyeni hapse tıkan yasa çıkardı. Aynı gün... Orhan Pamuk’a Nobel verildi. 23 Nisan’da TBMM kürsüsüne “çocuk” diye “21 yaşındaki” imam hatipli çıkarıldı. THY deve kesti. * 29 Ekim 2007. Tayyip Erdoğan’ın Apo’ya sayın, şehitlere kelle dediği ortaya çıktı. Kenan Evren’e Kürt meselesini sordular, “sekiz eyalete bölünmemiz” gerektiğini izah etti. ABD Ohio sözde soykırımı tanıyan 36’ncı eyalet oldu. AKP’li belediye başkanı, güya fıkra anlattı, “Atatürk şekerli kahve istemiş, o yörede şekerli kahveyi ibneler içermiş” dedi. Dindar(!) cumhurbaşkanı seçildi. Cumhuriyet mitingine katılan ve 19 Mayıs’ta öğrencilerine Atatürk tişörtü giydiren öğretmen, suçlu bulundu, cezalandırıldı, maaşı kesildi. Suudi Arabistan Kralı, takvimde başka gün yokmuş gibi, tam 10 Kasım’da Ankara’ya geldi, Anıtkabir’e gitmeyi reddetti, bizim cumhurbaşkanıyla başbakan, bu arkadaşa 10 Kasım’da madalya taktı. * 29 Ekim 2008. Ahmet Türk “Kürtler soykırıma uğradı” dedi. Türkiye’nin onur konuğu olduğu Frankfurt Kitap Fuarı’nda Türkiye’nin yarısını Kürdistan olarak gösteren harita asıldı. Bu sefer İngiltere Kraliçesi geldi, yemin ederken bile smokin giymeyen dindar cumhurbaşkanı, smokin giydi, papyon taktı, kraliçe de bizim dindar cumhurbaşkanına “şövalye madalyası” taktı. Anayasa mahkemesi, Akp’nin “laiklik karşıtı eylemlerin odağı” olduğunu tescil etti. Ermeni açılımı yapıldı, aydın kılıklı bazı tipler “Ermenilerden özür diliyorum” kampanyası başlattı. Atatürk’ü sarhoş, dinsiz, korkak gösteren Mustafa filmi vizyona girdi. Aynı hafta... CIA ajanı Graham Fuller’ın Akp’ye övgüler düzüp, Kemalizm’e saldırdığı kitabı piyasaya sürüldü, kitabın adı “Yeni Türkiye” Cumhuriyeti’ydi! * 29 Ekim 2009. Pkk açılımı yapıldı, dindar cumhurbaşkanı “Norşin” dedi. TRT, Kürtçe kanal açtı. Diyanet, ilk defa Kürtçe mevlit okuttu. Pkk’lılar Kandil’den Habur’a geldi, teslimiyet töreni yapıldı, otobüsün üstüne çıkıp zafer turu attılar, Tayyip Erdoğan “Habur’daki manzara karşısında umutlanmamak mümkün mü, çok sevindirici şeyler oluyor” dedi. Diyarbakır belediye başkanı “devlete mesajımız var, hastirin” dedi. Ermenistan’la İsviçre’de masaya oturup, kapıların açılması için protokol imzaladılar, Ermenistan maçında Azerbaycan bayraklarını yasakladılar. Domuz gribi ayaklarıyla okullar tatil edildi, tesadüfen(!) denk geldi, 29 Ekim törenleri iptal edildi. “Son Osmanlı Padişahı 1’nci Recep Tayyip Erdoğan” pankartı açıldı. * 29 Ekim 2010. ABD Temsilciler Meclisi, sözde soykırım tasarısını kabul etti. Asrın liderimiz “pkk’yla masaya oturduğumuzu iddia edenler şerefsizdir” dedi, masaya oturduğu ortaya çıktı, “hükümet oturmadı, devlet oturdu” dedi! Murat Karayılan, Kandil’de basın toplantısı yaptı, bizim basın kuyruğa girdi, naklen yayınladı. Türk Patent Enstitüsü, Kürtçe markaları tescilledi, Örümcek Adam mesela, “Tevnepir Mirov” oldu. Milli Güvenlik Kurulu, tarihte ilk defa, kırmızı kitap olarak bilinen Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ni değiştirdi, irtica iç tehdit olmaktan çıkarıldı. Akp il başkanı “başbakanımız bizim için ikinci peygamber gibidir” dedi. Atatürk’ün Ankara’ya gelişini sembolize eden, geleneksel garnizon koşusu yasaklandı. * 29 Ekim 2011. Mit’ileaks patladı, Oslo pazarlıkları ortalığa saçıldı. Sabahat Tuncel, baş komisere tokat attı. YSK, Leyla Zana’nın milletvekili adaylığını iptal etti, otobüs, karakol, okul, her yeri yaktılar, YSK “pardon” dedi, adaylığa izin verdi, Leyla Zana 20 sene sonra TBMM’ye girdi, yemin ederken “büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim” diyeceğine “büyük Türkiye milleti” dedi. Genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanları istifa etti, Necdet bey bana mısın demedi. Bedelli askerlik çıkarıldı, taksitli, ensen kalınsa canın sağ olsun, garibansan vatan sağ olsun’du. Hizbullahçılar sokağa salındı. AKP milletvekili “başbakanımıza dokunmak bile ibadettir” dedi. Tayyip Erdoğan, 1938, Dersim olayları için devlet adına “özür” diledi, isyanın elebaşı Seyit Rıza’nın asılmasını “yürek burkucu” diye tarif etti, ağladı. Sabiha Gökçen, soykırımcı ilan edildi. Padişah açılımı yapıldı, TBMM Başkanlığı tarafından, Abdülmecid’i anıyoruz ayaklarıyla, Vahdettin’i anma sempozyumu düzenlendi, milletvekillerine padişah tuğralı davetiyeler gönderildi. Diyanet işleri, Kuran kurslarında yaş sınırını kaldırdı, eskiden beşinci sınıf şartı vardı, şimdi çocuklar ilkokula başladığı gün gidebileceklerdi. Fransa, soykırım yok diyeni hapse tıkan yasayı tekrar çıkardı. * 29 Ekim 2012. Pkk tanık, Tsk sanık oldu, genelkurmay başkanı terörist oldu. Leyla Zana “bu işi Tayyip Erdoğan çözer, başbakanda bu cesaret var” dedi. Papa “tarihte ilk soykırım Ermenilere yapılmıştır” dedi. 19 Mayıs’ın stadlarda kutlanması yasaklandı. Tayyip Erdoğan “dindar gençlik yetiştireceğiz, dininin, kininin davacısı gençlikten bahsediyorum” dedi. Diyanet, ilkokul çocuklarını sömestrde umreye götürmeye başladı. 4 artı 4 yasasıyla, imam hatip ilkokula sokuldu, Kuran’ı Kerim seçmeli ders oldu. Milli eğitim bakanı “Arapça öğretmeyeceğiz, Türkçe öğretir gibi öğreteceğiz, okuyacaklar ama anlamayacaklar, zaten Kuran’ı Kerim’i okuyanların çoğu anlamaz” dedi. Ders Kitapları Yönetmeliği değiştirildi, kitaplar hazırlanırken Atatürk ilkelerine uyulması kriterinden vazgeçildi. Necdet bey, Tsk’nın internet sitesindeki “Anıtkabir ziyaretçi sayısı”nı kaldırdı. Atatürk anıtlarına çelenk koymak yasaklandı. Yüksek Askeri Şura’da generaller oruçluydu, masaya su bile konulmadı, Necdet bey kendi lojmanında Tayyip beye ailece iftar verdi. Asrın liderimiz, metro açarken “10’uncu yıl marşında geçer, demir ağlarla ördük filan, neyi ördün, hiçbir şey örmüş değilsin, biz örüyoruz” dedi. Kayseri garnizon komutanı, 30 Ağustos’ta zafer bayramı pastasını Akp marşıyla kesti. Afyon’da cephanelik patladı, “Hindistan’da Pakistan’da olur böyle şeyler” denildi, vali bey Necdet beye kilim-sucuk hediye etti, “bi kaç Mehmet” denildi. Ahmet Davutoğlu “ulusçulukla hesaplaşma zamanı geldi” dedi. Diyarbakır emniyet müdürü “dağda ölen teröriste ağlamıyorsanız, insan değilsiniz” dedi. Barzani, Akp kongresinde onur konuğu oldu, Türkiye seninle gurur duyuyor diye alkışlandı. Akp il başkanı, peygamber efendimize nüfus cüzdanı çıkardı, Tayyip’i çocukları arasına koydu. 29 Ekim’de Atatürkçüler “terörist holigan” ilan edildi, coplandı, gazlandı. Tayyip Erdoğan, 10 Kasım’da Brunei Sultanı’na gitti, 1938’den bu yana, tarihte ilk defa, 10 Kasım törenleri başbakansız yapıldı. Bülent Arınç, Apo’nun gençliğinde namazında niyazında bi delikanlı olduğunu açıkladı. * 29 Ekim 2013. Ulus kelimesi yasaklandı, Ulusa Sesleniş’in adı Millete Hizmet Yolunda oldu. İmralı’yla resmi müzakereler başladı. Eşzamanlı olarak, türbanlı avukatlar duruşmalara girmeye başladı. Asrın liderimiz “milliyetçiliği ayaklar altına aldık” dedi, “Biji Erdoğan” pankartları açıldı. İmralı tutanakları basına sızdı, sayın Apo “yepyeni cumhuriyet kurulacak, akp’yi 10 senedir ayakta tutuyorum, anayasadaki vatandaşlık maddesi değişecek, Tayyip Erdoğan’ın başkanlığını destekleyeceğiz” diyordu. Apo, Nevruz’da Diyarbakır meydanında “ulusa sesleniş” konuşması yaptı, Türkçe-Kürtçe okunan mesajı “saygıdeğer Türkiye halkı” diye başlıyordu. “Akil adam”lar piyasaya sürüldü, “dağdakiyle birlikte yaşamak isterim, Türk demeyelim, Türkiye bayrağı diyelim” diyenler, akil yapıldı. TC’yi sildiler. Kızılay bile sodasındaki Türk ibaresini sildi. Andımız yasaklandı. Reyhanlı patladı, Burhan Kuzu’nun o geceki düğününü bile ertelemediler, teee 9 gün sonraki 19 Mayıs konserlerini iptal ettiler. Atatürk kabahat oldu, Atatürk anıtına çelenk koyanlara kabahatler kanunu’ndan para cezası kesildi. Padişaha doktora verildi, Sultan Abdülhamid’e onursal doktora unvanı takdim edildi! Tayyip Erdoğan “iki ayyaş” dedi. AKP milletvekilleri türban taktı. TRT’ye türbanlı spiker çıktı. * 29 Ekim 2014. Tayyip Erdoğan, cumhuriyet tarihinde ilk defa, sözde soykırım için taziye mesajı yayınladı. Yunanistan, inadına tam 9 Eylül’de, soykırım yok diyeni hapse tıkan yasa çıkardı. Beyaz Saray’da da, soykırım sembollerinden sayılan yetim halısı sergiye çıkarıldı. Okullar zorla imam hatip’e dönüştürüldü, çocuklar zorla imam hatip’e kaydedildi. Türban ilkokula sokuldu. Pkk mezarlık açıp, elinde kalaşnikofuyla terörist heykeli dikti. Atatürk heykelleri yakıldı, yıkıldı. Diyarbakır belediye başkanı mali özerklik istedi, daha önce barajları ve petrolü istemişti. Okullarımızı yaktılar, Kürtçe eğitim veren okullar açtılar, Öcalan’ın annesinin adını Kürtçe okula verdiler. Ağrı dağına cumhuriyetin mezarını kazdılar, mezar taşına TC yazdılar. Şehit Erkan Durukan Kışlası’nın önünde pkk bayraklarıyla resmi geçit yaptılar. Aysel Tuğluk, askere polise taş attı. Erdoğan, Cumhurbaşkanı oldu, “bundan böyle Yeni Türkiye” dedi. “Matematik, fizik, kimya dersi tartışılmıyor, her ne hikmetse, zorunlu din dersi tartışılıyor” dedi. Çankaya Köşkü tahliye edildi, Ak Saray’a geçildi. * 29 Ekim 2015 ???????” Bir yansımada ülkemizden anımsatmak istiyorum. “Demokratik anayasa, statükocu, ırkçılığa dayalı Atatürk milliyetçiliğine son vermek, kardeş halkların özgürce yaşadığı bir Türkiye için CHP” (10 haziran 2011 - Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu.) Anlayana sivrisinek saz………..

Hiç yorum yok: