2 Temmuz 2014 Çarşamba

ŞİZOFRENİ ya da CİN ÇARPMASI

Yaklaşık bir buçuk aydır kesintisiz olarak köşeme aldığım 2011 Bristol-Myers Squibb Company and Otsuka Pharmaceutical Europe, Ltd. in girişimi ile düzenlenen Bipolar bozuklukla yaşamayı öğrenmek adlı yardımcı rehber umarım yararlı olur. Bu arada gazetemizin internet sitesinde ki problemlerden dolayı tümü gazetemizin internet sitesinde ne yazık ki yer almamıştır. Bu yardımcı rehberin tümüne http://ilhanvardar.blogspot.com.tr/ adresinden ulaşılabilir. * * * Son dönemde ülke gündemine oturan Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde yaşanan akıl tutulması ülkeyi resmen bir tımarhaneye dönüştürdü diye düşünüyorum. Doğrular, yanlışlar bir düşünce kaosu yaratmış vaziyette. İnanılan, savunulan değerler, ayaklar altına alınmış, böylesine önemli bir konu kişilere indirgenir hale gelmiştir. Neler oluyor bize? Gerçekten aklımızı mı yitiriyoruz toplum olarak. O kadar düşünce kirliliği var ki bu konuda yeni kirlilikler yaratmak istemiyorum açıkçası. Ama nedenleri konusunda bu gün bir haber ve Basın açıklamasını yorumsuz paylaşmak istiyorum. “Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nde görev yapan M. Kemal Irmak isimli profesörün uluslararası hakemli dergi Journal of Religion and Health'ın Haziran sayısında yayınladığı "Şizofreni ya da Cin çarpması" başlıklı makale bilim dünyasında tartışma konusu oldu. Profesörün bilimsel makalesinde şizofreni hastalarının cinler tarafından rahatsız edildiğini kabul etmesi ilginç bulundu. Meselenin bir başka ayrıntısıysa bilim değeri tartışmalı olan bu dergiye yazılacak bilimsel makaleler için TÜBİTAK'ın dünyanın en önemli bilimsel dergilerine verilen teşvikin neredeyse aynısını vermesi. Prof. Irmak, makalesinde beyne yerleşmiş cinlerin şizofreni semptomları oluşturabileceğini söylerken, bazı üfürükçülerin de hastalıkları tedavi ettiğini iddia etti. Tıp mesleğinin "cin çarpması" olasılığını artık hesaba katması gerektiğini savunan Irmak, doktorların "dini şifacılar" ile birlikte çalışması gerektiğini söyledi. Prof. Irmak'ın makalesinden bir bölüm şöyle: "Halüsinasyon problemine karşı geliştirilebilecek bir yaklaşım, cinli bir dünyanın varlığı ihtimalini düşünmek olabilir. Cinler bütün ana dinlere göre, var olduğu ve insanları ve insanların vücutlarını yönlendirdiği düşünülen görünmez varlıklardır. Cinlilik durumu, sanrılar ve halüsinasyonlarla birlikte gözlemlenen ruhsal bozukluğun yarattığı bir dizi tuhaf davranış olarak yorumlanabilir. Bu nedenle şizofrenideki halüsinasyon, cinlerin gerçek görüntüsünden kaynaklanan yanlış bir yorum/yanılsama olabilir. Bulunduğumuz bölgedeki bir üfürükçü, şizofreni hastalarının iyileşmesine yardımcı olmaktadır. Tedavi yöntemi, hastaların 3 ay içinde görünen semptomlardan kurtulduğu düşünüldüğünde başarılıdır. Bu nedenle tıp insanlarının üfürükçülerle çalışmaları, şizofreni için daha faydalı bir tedavi yolu sunmaktadır." Uluslararası bilimsel puanı oldukça düşük olan dergiye TÜBİTAK'ın verdiği teşvikin yüksek olması da meselede dikkat çeken bir başka ayrıntı. Odatv.com-06.06.2014” TPD Basın Açıklaması:"Şizofreni biyolojik bir beyin hastalığıdır" Basın ve Kamuoyuna Şizofreni, genellikle genç yaşlarda başlayan, kişinin dış dünyadan uzaklaşarak içine kapandığı; duygu, düşünce ve davranışlarında önemli bozuklukların ortaya çıktığı, beynin yapı ve işleyişinde değişiklerin saptandığı, kronik seyirli biyolojik bir beyin hastalığıdır. Bu hastalarda gerçek dışı algılar ve düşünceler, toplumdan uzaklaşma, öz bakımda, düşünce üretiminde, soyut düşünme becerisinde ve duygusal ifadelerde azalma sık görülen belirtilerdir. Şizofreni belirtisi gösteren hastalar insanlık tarihinde çok eski çağlardan beri tanımlanmış olup, orta çağ Avrupa’sında içine şeytan girdiğine inanılarak diri diri yakılmışlardır. 19. Yüzyılın başlarından itibaren tıpta araştırma yöntemlerinin gelişmesiyle hastalığın nedenlerine, seyrine ve tedavisine yönelik araştırmalar artmış ve 1950’li yıllarda antipsikotik ilaçların keşfiyle tedavi edilebilir bir hale gelmiştir. Günümüzde tıp bilimi hastalıkların tedavilerini bilimsel kanıtlara dayandırmak zorundadır. Bu kanıtlar, bilimsel çalışmalar sonucunda elde edilir. En güçlü kanıtlar o alanda yapılan çok sayıda çift-kör kontrollü çalışmanın verilerinin gözden geçirildiği metaanaliz çalışmalarından sağlanır. Olgu sunumları ve uzman görüşleri de daha az değere sahip olsa da, bilimsel birikime katkıda bulunabilirler.Prof. Dr. M. Kemal Irmak’ın “Journal of Religion and Health” isimli derginin Haziran sayısında yayınlanan "Şizofreni mi, cin çarpması mı?" başlıklı makalesinde ileri sürülen görüş herhangi bir bilimsel kanıta dayanmadığı gibi, kendisi histoloji ve embriyoloji alanında çalışmakta olan bir araştırmacı olarak, psikiyatrik bir hastalıkla ilgili görüş bildirmesi de kabul edilemez. Bu nedenle, bu makalenin bilimsel bir değeri yoktur. Bunun yanında, Prof. Dr. M. Kemal Irmak’ın TÜBİTAK Araştırma Destek Programları Başkanlığı Sağlık Bilimleri Araştırma Destek Grubu Yürütme Komitesi Sekreterliğini yürütüyor olması da ülkemizin bilim yaşamı açısından kaygı vericidir. Tüm tıbbi hastalıklarda olduğu gibi şizofrenide de erken tanı ve tedavi hastalığın iyileşmesi açısından çok önemlidir. Bu tür bilimsel gerçeklikten uzak bilgiler çare arayışı içinde olan hastaların ve hasta yakınlarının yanlış yönlenmesine ve dolayısıyla tıbbi tedaviye geç başvurmalarına neden olmaktadır. Bu da hastalığın seyrini kötüleştirmekte, komplikasyonların ortaya çıkmasına neden olmakta ve iyileşmeyi zorlaştırmaktadır. Saygılarımızla TPD Şizofreni ve Diğer Psikotik Bozukluklar Çalışma Birimi Türkiye Şizofreni Dernekleri Federasyonu

Hiç yorum yok: