16 Temmuz 2014 Çarşamba

EGO, ÇATI VE SİYASETÇİ

Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada gördüğüm bir paylaşım dikkatimi çekti. Dikkatimi çeken kısımları paylaşıp nedenlerini tartışmak istiyorum. “Sevgili dostlarım sizlere çok güzel bir haberim var! Bildiğiniz gibi kentimizin içme suyu çok problemli,. Biz de bu konuda girişimlerimizi ve çalışmalarımızı başlattık. 2015 yılında ilimizde içme suyu ile alakalı bir sorun kalmayacak. Ben de göreve gelir gelmez bu sorunu çözmek için yollar aradım.” Anlaşılacağı gibi bir seçilmişin vatandaşlarına verdiği güzel bir haber. Diyeceksiniz; ki kardeşim ne var bunda, çalışıyor işte. Aslında çok şey var bu iki satır müjdeli haberde. Ama akıl sağlığı ile bilinçlendirme yapmaya çalışan bu köşenin yazarının, bu haberde en dikkatini çeken kısmı “Ben de göreve gelir gelmez bu sorunu çözmek için yollar aradım.” cümlesi. Çünkü bu proje yıllar önce başlamış, çalışmaları devam eden, hatta sonucu tehlikeli boyutlara varacak bir projedir. Proje devam ederken, projenin uygulamaya sokulacağı alanda Altın Arama ve işleme ruhsatı verilmiş, bu da bilindiği gibi siyanür kullanımını gerektirdiği için hem içme suyunu hem de bölgeyi büyük bir risk altına almak anlamına gelmektedir. Bu güzel haber verilirken bu olaydan bahsedilmemesi, proje bittiğinde şehre siyanür akması anlamınıda içermektedir. “Ben de” ile başlayan bu yüksek egonun, İstanbul’dan Bulgaristan sınırına kadar verilen maden, taş ocağı ruhsatları ile Istranca ve içme suyu kaynaklarının yok olması tehlikesi hiç umurunda olmamaktadır. 14.07.2014 tarihinde zaman zaman kürsüye vurarak “masalarda oturup “ben oy kullanmayacağım” diye ahkam kesmek demokrasiye uymaz. Adam gibi tıpış tıpış sandığa gideceksiniz, demokrasinin gereğini yapacaksınız.” diye tehditler savuran, dayatma yapan, seçimleri sadece yolsuzluk ve kişi endeksli olarak gören Kılıçdaroğlu’nun bu davranışı ego tatminimi yoksa. İşte Kılıçdaroğlu’nun dayattığı CB adayı bana yukarıdaki olguyu hatırlattı. Doğası ile, insanı ile, yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olan bir ülke, ama çözüm olarak siyanürlü suda kurtuluşu aramak. Suyu getirttik ya gerisi önemli değil. Ve basın toplantısındaki şu cümleler; “Bana sordular TV’de AKP Ekmeleddin Bey’i aday gösterseydi oy verirmiydiniz diye, evet veriridik. Biz partiye değil ki, CB adayına oy veriyoruz.Kadın erkek eşitliğine inansın, üniversitelerin bilgi üretmesi için çaba harcasın. Bizim istediğimiz bu zaten. Bunu gerçekleştirebilirsek hep beraber Türkiye’de demokrasiye katkıda bulunacağız” Haziran 2013 tarihli kapağında “Diktatörlük ve CHP” başlığı ile Atatürk karşıtı “Derin Tarih” dergisinin danışmanlığını yapan bir adayı seçeriz demek, 12.03.2014 tarihinde yine bu köşede yayınlanan “Paranoyak Akıl Oyunları – III” başlıklı makalemi anımsattı. “ABD, AKP iktidarını desteklemeye başladığından beri BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) devam ediyordu. Hatta Eş Başkan Recep Tayyip Erdoğan’dı. Fakat ABD projenin yürümediğini, özellikle de radikal İslam Terörünün gittikçe tırmanması yeni bir projeye ihtiyaç duymasına neden oldu. Bu Hilafet Projesi idi. Hele hele İslam Dünyasında dönüşümlü olarak uygulanarak devreye sokulacak olan bu Proje hem terörü önlemede hem de Orta Doğu’daki ABD – İngiltere- İsrail’in çok işine gelecekti. Hilafet Makamını TBMM kaldırdığı için bunu yeniden devreye sokmak, kılıfına uydurmak sanırım yine TBMM’sine kalıyordu.” Yukarıda ki satırlar çatı adayı belirlenmeden önce yazılmıştı. Kılıçdaroğlu’nun “AKP’nin adayı olsa bile seçerim” daha önceden de “Amerika’ya sorun adayımızı, dünya tanıyor” söylemleri bu çirkin oyunun bir parçası olmasın sakın. Kılıçdaroğlu’na göre masa başında ahkam kesenler bu soruların yanıtlarını arayanlar. Kirli ve gizli oyunları düşünce üreterek çözmeye çalışanlar. Yoksa benimde egom tavan mı yaptı bu son cümlelerle. Yok değil. Düşünen, üreten insanlar egolarını tatmin ettiği için, doyurduğu için kendinlerini güvende ve güçlü hisseder. Freud’un sözüyle ego şahlanmış bir at üzerinde ki şövalye gibidir. Ego nedense halk arasında her duyulduğunda negatif anlam yüklenir. Ama ego o kadar karmaşıktır ki, irade, arzular, tutkular, istekler iç içe geçmiş durumdadır. Ego insanı hırslandıran ve başarıya götüren bir dürtüdür aslında .Yukarıda da değindiğim gibi doyurulduğu, tatmin edildiği sürece insan kendini güvende ve güçlü hisseder. Ama ego’nun tatmin edilememesi durumunda sorunlar ortaya çıkar. Ego, her şeyin önüne geçer. Olaylar karşısında mantık devre dışı kalır, bunun yerine hırs, tutku kısacası egonun hakimiyeti başlar. Nedense bu da daha çok siyasetçilerde görülmektedir. Ben bilirim, ben yaptım, dediğim dedik, . Tabi bu konuyu araştırmak uzman işi. Bir sağlık sorunumu yoksa normal bi durum mu?

Hiç yorum yok: