17 Mayıs 2014 Cumartesi

Tarih, katledenleri asla affetmeyecektir..

Onlar ümidin düşmanıdır, sevgilim, akar suyun, meyve çağında ağacın, serpilip gelişen hayatın düşmanı. Çünkü ölüm vurdu damgasını alınlarına : - çürüyen diş, dökülen et -, bir daha geri dönmemek üzre yıkılıp gidecekler. Ve elbette ki, sevgilim, elbet, dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya, dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle : işçi tulumuyla bu güzelim memlekette hürriyet...(Nazım Hikmet) Soma katliamı, sosyal medyada ve basında hala irdelenmeye devam ediyor. Yüreğimizin yandığı bu günlerde sadece ve sadece bir basın toplantısında ki ruh halimi yansıtıp; köşemi, sorumluluklarını kabul etmeyen yöneticilerin duyarsızlıklarına karşı siyah çıkartacağım için özür diliyorum. Yer Soma Belediye Başkanlığı. Bir basın toplantısı. Konuşan, Rabia için ekranlarda göz yaşı döken, “halkın arasından geldik” deyip te binlerce koruma ordusu ile Soma’ya gelen RTE. ” Literatürde iş kazası denilen bir olay vardır. Bunun yapısında fıtratında bunlar var.” cümlelerinden sonra kanım dondu, ekran dondu, yaşam dondu birden bire. O ana kadar 238 can, yaşam bir hiç uğruna, rant uğruna katledilmiş, yok edilmiş. TV ekranı değişmeye başladı. Ekrandan, gözünü kırpmadan, masum insanları vahşice palalarla, en vahşi yöntemlerle kılı kıpırdamadan katleden ve katlettikleri canların, başlarını keserek, palaları ile silahları ile fotoğraf çektiren korkunç, duygusuz yüzlü islami teröristlerin fotoğrafları geçmeye başlıyor. Bir an yine ekran hareketleniyor. Bu kez sadece RTE’nin dudakları hareket ediyor ama duymuyorum, önünde ki masadan tabutlar geçmeye başlıyor. Korku, panik, devam ederken oğlumun seslenmesi ile hayata dönüyor ve beynimin, bilinçaltımın oynadığı bu korkunç oyundan çıkıyorum. Sonradan düşündüm, acaba yıllardır Akıl ve Ruh sağlığı ile ilgili olarak araştıran, bilgilendirmeye çalışan ben aklımı mı kaçırıyorum? Yoksa insan yaşamının bu kadar değersizleştiği bu ülkede vicdanım mı bu oyunu oynamıştı bana. Yorum sizlerin.

Hiç yorum yok: