24 Eylül 2014 Çarşamba

PANİK ATAK - 3

Panik Atağın Etkileri Panik atak çok gürültülü ve şiddetli fiziksel belirtilere neden olmasına rağmen, örneğin şiddetli kalp atımları, ani yükselen ya da düşen kan basıncı vb. gibi, ilginç olarak hemen hiç bir fiziksel hasara ya da organik bir hastalığa neden olmaz. Bunun nedeni tam olarak bilinmemektedir ama tıbbi kayıtlar bunu göstermektedir. Panik nöbet nedeniyle ölmüş ya da panik bozukluk stresi nedeniyle intihar etmiş bir hastaya dair de hiçbir kayıt yoktur. Yine panik ataklı bireylerin en büyük korkularından biri olan aklını yitirme ya da delirme korkuları da geçersizdir. Çünkü hiç bir panik bozukluklu birey, daha ciddi bir psikiyatrik bozukluğa, örneğin şizofreni vb. gibi, sürüklenmez. Aslında bu yönüyle insanı oldukca sağlıklı tutan bir hastalıktır. Ayrıca bir çok panik ataklı birey, panik nöbet geçirme korkusuyla, sigarayı, içkiyi ya da tuzu şekeri kestiğinden, sık tıbbi tahlil yaptırdıklarından dolayı oldukça sağlıklı ve uzun bir ömür yaşama şansına sahip olur. Ancak hastalığın psikososyal zararı büyüktür. Panik bozukluk, kişinin psikolojik kurgusuna yerleşmeye başladığı andan itibaren bir çok davranış ve tutumu etkiler. Bir çok kişi panik atak olduktan sonra kendini eskisi kadar iradeli ve güçlü hissetmediğini, argo bir deyimle ‘ çaptan düştüğünü ‘ söyler. Bu hastalarda, artan korkuları ve öfkeye karşı zayıflık nedeniyle, çabuk kaçınma, çabuk tepki gösterme sonra da kendini suçlama ya da pişmanlık geliştirme gibi davranış ve düşünce dizinleri ortaya çıkabilir. Bu değişiklikler özellikle yakınları ile ilişkisine olumsuz yansır. Kaçınmalar gelişmeye başladığı zaman ise kişinin hayat alanı daralır, genel işlevselliği azalır ve kendine güveni düşer. Gelişen fobileri nedeniyle örneğin toplantı fobisi, topluluk önünde konuşma fobisi ya da uçak fobisi gibi, bir çok kişinin iş performansı olumsuz etkilenmeye başlar. Panik atak kronikleştikçe kişinin iradesini ve güvenini zedeleyici etkisi belirginleşir, farklılaşmışlık duyguları, yalnızlık duyguları kuvvetlenebilir ve depresyona sürüklenme ihtimali artabilir. Bir çok kişi kronik panik atağı nedeniyle çapının altındaki hedeflere razı olma, kendinden daha yetersiz insanlara muhtaç olma ya da etkisi altına girme gibi dramatik durumlara düşebilir. Sonuç olarak, panik bozukluk uzun süre yaşandıkça kişinin hayatını kendi rengine boyamaya başlayabilir. Panik Atak Tedavi Yöntemleri Bu bölüme kadar anlatılanlardan da anlaşılacağı gibi, panik atak tedavisinde en önemli nokta ‘erken tanı ve erken tedavidir’. Hastalığın kronikleşmesi hem hastalığın verdiği hasarları artırmakta hem de tedaviyi zorlaştırmaktadır. Kronik panik atakta da tedavi şansı devam eder, ama daha uzun süre gerekir. Panik Atak Dostları Derneği’nin kuruluş amaçlarından biri ve 1998 yılından beri olanaklarına göre yüksek başarıyla yürüttüğü bir çabası da bu yöndedir. Yani hastalığın bilinirliğinin artması ve erken tanı konulabilmesidir. Erken tanının bir diğer yararı da hastayı bir çok gereksiz tıbbi test ve tetkikten kurtarması, ekonomik ve sosyo-psikolojik kaybını azaltmasıdır. Tedavi için erken başvuruda bulunulursa panik bozukluk 4-6 ay içinde % 100 e yakın bir başarı oranı ile tedavi edilebilir. Ama kronikleşme, başarı şansını % 70-80′ lere kadar düşürebilir. Kronikleşmiş hastalardaki bu tedavi başarı oranındaki düşüşün nedenlerinden bazıları, tedavi süresinin uzaması nedeniyle hastanın hem sabır, hem ekonomik açıdan zorlanması nedeniyle tedaviye katılımının kesintiye uğraması ve yine bıkkınlaşmış hastalarda tedavi olacağına dair inanç yitimi gelişmesidir. Tedavi Yöntemleri Panik atak tedavisinde 3 temel araç ya da yöntem vardır. Bunlar ilaç, psikoterapi ve yardımcı tedavi yöntemleridir. Hastalar tercihen sadece ilaçla ya da sadece terapiyle tedavi edilebilirler. En yaygın yaklaşım bu ikilinin birlikte kullanımıdır. Yardımcı tedavi yöntemleri, diğer ikisi ( ilaç ve terapi ) gibi temel tedavi yöntemleri olmamakla birlikte temel tedavi yöntemlerinin başarısını arttırırlar. 1- İlaç Panik atak tedavisinde temel ilaçlar antidepresanlardır. Antidepresanlar hem kullanıldıkları süre boyunca panik nöbetlerin sıklığını, şiddetini düşürürler. Hem hastalığın yarattığı, hastayı oldukça rahatsız eden gerginlik, stres, aşırı duyarlılık hallerini hafifletir ya da ortadan kaldırırlar, hem de uzun kullanımlarında hastalığın tümüyle ortadan kalkmasına yardımcı olabilirler. Antidepresanların panik bozuklukta tümüyle tedavi edicilik oranları tartışmalı olmakla birlikte % 70′ ler civarında olduğu genel kabul görmektedir. Antidepresanlar, terapi ile birlikte kullanıldığında ise tedavi oranı %90′ ları bulmaktadır. Yine tartışmalı diğer bir konu da antidepresanların ne kadarlık bir kullanım sürecinde bu başarı oranının yakaladığıdır. Bize göre erken başvurularda 4-6 aylık antidepresan kullanımı yeterli olabilirken, uzamış panik bozukluklarda bu süre bir yıla hatta iki yıla kadar uzayabilmektedir. Antidepresanların çoğu zararsız olan bir çok yan etkileri olabilir. Yan etkiler doktor gözetiminde yapılan bir kullanımda kolaylıkla yönetilebilir ve bunlar için endişelenmeye gerek kalmaz. Antidepresanların uzun kullanımlarının yan etkiyi arttırması gibi tehlike yoktur. Gerektiği takdirde çok uzun sürelerde güven içinde kullanılabilirler. Bağımlılık yapmamaları ve güvenilirlikleri günümüzde antidepresanları panik bozuklukla başetmede en etkili kimyasal silah haline getrmektedir. Yeşil reçeteli olan ve olmayan anksiyolitikler ( sıkıntı, endişe gidericiler ) de tedavide kullanılabilir. Bu ilaçlar alındıkları saatler içinde etkilidir, uzun vadeli etkileri ve dolayısıyla tedavi edici etkileri yoktur. Yeşil reçeteli ilaçların kullanımı ise yüksek bağımlılık potansiyelleri nedeniyle özel bir dikkat gerektirir. Başka bir çok ilaç, örneğin sara ilaçları, antipsikotikler, kas gevşeticiler vb. doktor tercihlerine bağlı olarak kullanılabilir. Ama bunlar panik atak tedavisinde temel ilaçlar değil, yardımcı ilaçlardır. 2-Terapi Psikoterapi, yani sözel yardım, panik bozukluk tedavisinde daha ilk adımda başlar. Panik nöbetler yaşamış ve sarsılmış hastaların yaşadıkları şokun giderilmesi, onların organik bir hastalıkları olabileceği korkularından uzaklaştırılıp, panik nöbetler yaşadıklarına ikna edilmesi, panik bozukluğun detaylı anlatılması ve tedaviye cesaretlendirilmeleri hep bir terapi yaklaşımı gerektirir. Daha sonraki süreçlerde doktorun tercih ettiği terapi yöntemleri ile hastanın nöbetlerle başetmeyi öğrenmesi, stres faktörlerini tanıması ve yönetebilir hale gelmesi, sonra da panik bozukluğu yenebilir hale gelmesi amaçlanır. Bir çok terapi yöntemi olmakla birlikte panik bozuklukta en geçerli terapi yöntemlerinin kognitif terapi ve davranış terapisi kombinasyonu olduğu genel kabul görür. Genel bir anlatımla kognitif yani bilişsel terapi, hastanın geçmişte edinmiş olduğu onu panik atağa sürükleyen negatif düşünce ve inançların, yani bilişlerin daha yararlı olanlarla yer değiştirmesini sağlanmasıdır. Davranış tedavisi de genel anlamda korkulan durumlarla ilgili sistematik ya da direkt üstüne gitme yöntemleri içerir ve özellikle kaçınmaların tedavisinde yararlı olabilir. PANDOST, Panik Atak ve Anksiyete Dostları Derneği’ne teşekkürlerimle

Hiç yorum yok: