22 Nisan 2009 Çarşamba

CHP NEREYE GİDİYOR ?

Yazıma bir soru ile başlamak istiyorum. Neden eleştirilmekten bu kadar korkuyoruz.? Eleştiri bir tartışma ortamı yaratarak daha iyiyi daha güzeli hep beraber bulma eylemi değil midir? Ve daha önemlisi eleştirilmek değer verilmek değil midir? Özellikle şuna inanıyorum ki CHP yönetimi ve Başkan’ını eleştirenler, savunanlardan daha çok CHP’yi düşünen kişilerdir. Ve Atatürk diye diye onun tüm mirasları yok edildiği halde, elde kalmış bu tek mirasın da yok olma tehlikesi altında olduğunu görmenin verdiği üzüntü ile, o mirasın yok olmaması için çabalayan eleştirilerdir.

“Hafıza-ı beşer nisyan ile maluldur” Sanki şimdiki başkan ve yönetim son seçimlerde bu partiyi Cumhuriyet tarihinde ilk kez Meclis dışında bırakmadı? Bunun özeleştirisi verilmesi gerekirken insanlara eleştirmeyin demenin anlamını anlayamıyorum? Sanki şimdiki başkan ve yönetim diğer Sosyal Demokrat partiyi? sağa kaydı diye eleştirirken Şeyh Edebali’nin öğütlerini başkanlık odasına asmadı? Niye Atatürk değil? Verilecek oyların Atatürk Devrim ve ilkelerine verileceğini söyleyen bu yönetim geçmiş dönemde Atatürk’ün Partiye’de ilke ve bayrak olmuş ilkelerini tartışmaya açmadı? Hangi oku çıkaralım tartışmaları yapmadı? Daha gerilere gitmeye gerek varmı bilmiyorum. Ama yönetim olarak lütfen gerilere 25 yıl öncelere giderek başlayın arşivleri araştırmaya. Kurultay sonuçlarını inceleyin. Katılan adayları ve aldıkları oyları? 12 Eylül’den sonrakiler de dahil. Lütfen biraz özeleştiri yapalım.

Yapıyoruz da, özeleştiri yapayım derken de lütfen gülünç durumlara düşmeyelim? Halk, Sn. Başkanla ilgili, onu eleştirenler kadar olumsuz düşünmüyor derken geçtiğimiz seçmleri anımsıyalım. Halkımız Yerel Yönetim seçimlerinde partiyi meclise soktu, (% 15’lik oyla) partiye verdiği değeri gösterdi ama partiyi yönetenlere geçit vermedi. Burda bunları hatırlatmak, aynı hataları yapmayın demek suç oluyor da, partiyi meclis dışında bırakmak Atatürk Devrim ve ilkelerine sadakat. ! Sonrada ”CHP’yi yok etmeye kimsenin gücü yetmeyecektir” diyerek ucuz demagojiler yapmak.

Eleştirenler neyi eleştiriyor. Parti içi demokrasi olmayan partilerin başarısızlığını. Bunu yıkın deniyor. Şimdilerde partinin yeniden yapılanması deniyor. Bu yapılanma demokratik mi? Işte eleştiri burada başlıyor. Demokratik olmadığına inananlar eleştiriyor. (Bir örnek yetmez belki ama bu satırların yazarının yaşadığı bir örnek olduğu için önemli.)

Büyükçe bir belde başkanınınız bir sohbet sırasında kendisinin 13. Maddeden muaf tutularak başkan tarafından belde başkanı atandığını övünerek anlatıyor. Merak bu ya 13. Maddeye şöyle bir göz atayım dedim karşıma ne çıktı biliyormusunuz? Partiye üye olan biri 6 ay yedek üye sayılıyor. Yani bu belde başkanımız partiye kayıt olur olmaz




belde başkanı atanıyor. Seçilmiyor atanıyor. Yeni yapılanma bu ise endişeler daha da artıyor. Il, Ilçe örgütlerinin dağitılması, yeni atamaların tepeden yapılması yeni yapılanma ise gelecek için olumlu konuşmak bence geçmişten ders alıp bugünü kuramayanların, bu günü yorumlayıp yarınlara plan yapamıyanların işi.

Birde üzücü olan Kurultay delegelerinin süzülerek geldikleri, meslek sahibi, okuması yazması olan yada partide politikleşmiş insanlar olduğunun söylenmesi özürün kabahatten büyük olmasının delilidir bence. Bu yönetimi eleştirenlerin profillerini lütfen bir araştırın.

Bu eleştirileri yapanların ne başkanla ve de yönetimle bir alıp veremedikleri yok. Çogu birbirlerini tanımazlar ama tarih asla affetmez. Türk siyasal tarihine, CHP’yi ilk kez meclis dışında bırakan başkan ve yönetim olarak yazıldılar bile.Ama haklı olarak eleştirenler de tarihteki yerlerini aldılar.

Bir de ortaya “Anadolu Solu” diye bir kavram atıldı ki, Yönetim ve başkanını danışmanlarını tarihsel hatalar yapmamaları için uyarması veya bu kavramı çok iyi incelemeleri gerekirdi. Evet sol’un kökenleri Anadolu. Çünkü dünyanın ilk toplumcuları (ki solun kökenide toplumculuk değil mi?) sayılan iki kişiden biri Anadolu’dan çıkmıştır. İsterseniz bu konuyu Orhan Hançerlioğlu’nun “Düşünce Tarihi” eserinden öğrenelim.

“Dünyanın kabul ettiği ilk toplumcular Thomas More ve Şeyh Bedreddin. İkisi de asılarak hayata veda etmişlerdir. Fakat Şeyh Bedreddin çağının yüzyıl ilerisinde olduğu, Thomas More ise çağının yüzyıl gerisinde kaldığı için asılmışlardır.”

Tüm eleştirenlerin sözcüsü olmak değil amacım ama bence bu yönetimi ben Thomas More’a eleştirenleri Şeyh Bedreddin’e benzetiyorum. Eleştirenler ve sağ siyasetler bu arabayı devirmemiştir. Ve şimdi başta ki soruyu sorabilirmiyiz. CHP nereye gidiyor? Thomas More düşüncelerine mi? Şeyh Bedreddin düşüncelerine mi? Yani çağın ilerisine mi, yoksa 600 yıl öncesi öğretilere mi?

Lütfen CHP’yi yönetenler, bu ülkenin aydınları, O Büyük Devrimcinin, devrim ve ilkelerine gönülden bağlı olanlar, bu ilkeler ışığında hareket eden sivil toplum kuruluşları, sendikalar,üniversiteler, tarihteki yerimizi almak için iktidar hırsı ile değil, Atam’ızın partisini yaşatmak ve daha ileriye götürmek için, polemiğe girmeden ele ele vererek, eleştirilerden korkarak değil, dersler alarak, bilimin ışığında, bilimsel yöntemler ve tarihten dersler alarak bu mirası sonuna kadar savunalım.



Not: Bu yazı CHP’nin “Anadolu Solu” kavramını ortaya attığı zaman yazılmıştır. Bu günlerde yukarıdaki düşüncelerin ve partiyi eleştirenlerin haklılığını yaşamıyormuyuz? Belkide siyasal tarihimiz de ilk kez sol’un birleşmesi için çıkan bu tarihsel misyonu kişilere bağlayarak reddeden de herhalde CHP’yi eleştirenler? Bu konuda aslında bir başka yazıda tartışılabilir.

Hiç yorum yok: