22 Nisan 2009 Çarşamba

KanalTürk ve Tuncay Özkan

Kanaltürk'ün ve patronu Tuncay Özkan'nın mücadele ettiği bir gruba KT'ü satması üzerine, gerek basında gerekse grupta tartışmalar hala sürmekte. Bu güne kadar çeşitli nedenlerle bu konuda düşüncelerimi yazamadım. Şu an yazmak istiyorum ama lütfen bunun bir polemik yaratmak ve tartışmayı uzatmak niyeti ile değilde sadece kendi düşüncelerimi yansıtma olarak algılanmasını diliyorum.
Bence bu gelişmelerde en büyük darbeyi ne yazık ki basın emekçileri yemiştir.Öncelikle onlar adına - ne kadar Sn. Özkan'ın 3 yıl işsizlik güvencesi vermesi bile mücadele ettiği kesimi tanımadığı gerçeğini gizlemesede - üzüntülerimi belirterek esas konuya girmek istiyorum.
Bu gelişmelerde esas sorun Sn. Özkan'dır. Tabi şu belki dahada önemli; bunca insanın kendisine güvenmesi ne yazık ki dahada büyük bir sorun. Özellikle iktidar mücadelesi yapan çıkar kesimleri dışında kalan belkide binlerce kişinin aşırı iyimserliğidir bu sonu getiren. Ne yazık ki sol olarak tarihten ders alamadığımız için bu aşırı iyimserliğimizi yüzyıllardır sürdürmekteyiz. Sol olarak diyorum çünkü Özkan'a güven duyan bu insanların büyük çoğunluğu en azından Sosyal Demokrat gelenekten gelen sol olarak bildikleri inandıkları CHP'den umduğunu bulamayan kitlelerden oluşmuştur.
Geçtiğimiz yıl Cumhuriyet Mitingleri sırasında KT'ün bu mitingleri canlı yayınlaması Sn.Özkan'ın bu günlerdeki duruşunu az çok yansıtmıştır veya en azından bende mitingleri sahiplenmesi düşüncesi oluştu ki mitingleri sahiplenmesi, programda olmadığı halde konuşma istekleri ve hatta tartışmalara neden olması çıkıp "vatan, milet,sakarya" yada "şeriat, ülke elden gidiyor" şeklindeki slogansal konuşmaları zaten mitinglerin amacı bu olduğu halde geniş kitleleri etkilemiştir. Seçim yenilgisinden sonra ise Atatürk adı ile başlayan -yanlış hatırlamıyorsam öncelikle Kaç Atatürkçüyüz sloganı ile imza kampanyası başlatıp- Biz Kaç Kişiyiz hareketine girişmiştir. Dolayısı ile böyle bir girişime imza vermek adına katılarak uzaktan izlemeye başladım. Uzaktan izlemek diyorum çünkü sitede çok uzun bir tanıtım yazısı olduğu halde ilerisi için amacın ne olduğu konusunda hiçbir açıklama bulunmuyordu. En önemlisi de ağacın gövdesinin sol ve sağ dallarla şekillenmesi fikri ise kafamda bir köşeye yerleşmişti. Çünkü Cumhuriyet mitingleri bile bir amaca yönelikti ve en büyük özelliği şeriatçı yapılanmanın yükselmesini engellemek için tüm solu aynı çatı altında veya seçim işbirliği yaparak sol güçlerin tam güç halinde bu yapılanmanın karşısına çıkmasını sağlamaktı. Ama açıklama sol ve sağ güçlerden bahsediyordu. Amacı sadece kurucunun kafasında veya çok yakın çevresinde olan bir hareket örgütlenmenin önemine inanan biri olarak açıkçası güvensizliğe neden olmuştu. Zaten kurulu düzendeki siyasi yapı tepeden inmeci olduğundan dolayıda ne kadar yapılanma tabandan geliyor densede -çoğalan imzalar yüzünden - o dönemlerde en azından bir sivil insiyatif olarak siyasi bir gelişmeye neden olabilir düşüncesi ilede gelişmeleri izledim.
Sol gelenekten gelen bazı dostlarımı kıramadığım için en önemliside bir umut, gelişen bu insiyatifte solun birliği sağlanabilir düşüncesi ile dostlarımı desteklemek adına harekete girdim. Açıkçasıda pek inanarak değildi bu giriş. Çünkü dostlarda esas amacı bilmiyorlardı kendi kafalarındaki amaçı gerçekleştirebiliriz düşüncesinde idi onlarda. Kafamdaki eleştirel düşünceleri yansıtmaya çalıştım. Tabi sitede sorumlu üyelikten sonra çevremdeki insanlara en azından böyle sivil bir hareket var girin izleyin şeklinde telkinlerde bulunmaya başladım Yaşadağım küçük yerdeki insanlar yine dostluk adına, beni kırmamak adına üye olsalar bile ilk sordukları soru
- Ne o Tuncay Özkan KT'ü kurtarmayamı çalışıyor
idi. O günlerde kanalın üzerinde bu tür mali baskılar ya başlamamış yada en azından basında yoktu daha. Yani insanlara zaten hareketin amacını bende açıklayamıyor sadece arzu ettiğim gelişmeler yani solu birleştirme çabası gelişebilir şeklinde kendi düşüncelerimi açıklamak zorunda kalıyordum. Tabi insanları ikna etmem mümkün olmuyordu. Hatta zor durumlarda bile kalıyordum. Çünkü; aynı dönemde basına yansıyan TÖ'nın
-CHP'nin ikinci adamı olabilirim
demeci
insanlarda gülümsemeye neden oluyor ve bende de günlerce beklediğim halde sitede hiçbir açıklama yapılmaması bu konuda handikapa neden oluyordu. Madem CHP'de siyaset yapacaktın neden bu şekilde insanları sürükleyerek, kitlenin CHP de siyaset yapması sanki Sn.Özkan'ın kendini kurtarma yada kapağı siyasete atma düşüncesi oluşturarak güvensizliğimi dahada arttırdı. En önemliside ikinci adamlığa soyunması sanki CHP'ye kanalın yaptığı belgesellerin bir ödülü gibi geldi bana. Ya kitleleri kandırıyordu yada CHP'yi. Çünkü kitleler CHP'den umudu kesilenler ve CHP'de birinci adamlığı kaldırabilecek birinin arayışında olan yada baskı grubu oluşturarak yanlış giden bu gidişe son verebilecek bir birinci adama yeni bir kana ihtiyaç düşünülerek kendisini destekleyenlerdi.
Bu gelişmelerin yanında sitedede ayrı bir gürültü kopuyordu. Ve en önemliside amaçta sağ ve sol dediği için MHP'nin etkinlik göstermeye başlaması, forumlardaki tartışmalar Sn. Özkan'ın beğenmediği eleştiri yapan kişileri engellemesi yada atması katıldığım bir bölge seçiminde sanki bir siyasal parti gibi iktidar mücadelelerine şahit olmam, katılan kişlerle yaptığım görüşmelerde il veya sorumlularında aynı şekilde eleştirel yaklaşmaları insanların hayal kırıklıklarını yansıtıyordu adeta. Baskılar neticesinde adaylıktan çekilen adaylar, Sn.Özkan'ın onayladığı adayların tek aday olarak girip seçilmeleri artık bir sivil insiyatifide aşmıştı. Kısacası bir sivil insiyatifte yaşanmaması gereken siyasal geleneğimiz aynen yansıyordu harekete. Seçilmişleri seçmek. Ardından üyelikler ücretli oldu. Yani sitedeki yorumlara katılmak ücretli üye olmayanlara kapatıldı. O günlerdeki KT'e olan mali baskıları bildiğim için bu yol normaldi fakat işin bir fakatı vardı. İnsanlar yine kandırılıyordu. O günlerde zaten üyelerin büyük bir kısmı bu baskıları biliyordu ben açık yüreklilik bekledim geçmişten ders alarak.
-Arkadaşlar kanalın durumu malumunuz o yüzden üyelerimiz olarak elinizden gelen maddi desteği yaparsanız kanalımız bu güçlükleri aşabilir
şeklinde basit bir açıklama ile inanıyorumki üyeler belirlenen ücretin mislini yatırırlardı. Ama dayatma ile üyelik aidatı diye ve bunu yatırmayan o güne kadar üye olan kişilerin söz hakkının engellenmesi bana ters geldiği için açıkçası üye olmadım ve artık yine uzaktan izlemeye başladım.
Dostlarım dernekleşmeden bahsetmeye başladılar ve sanırım İzmir Merkezli bir dernek kuruldu. Ardından partileşme süreci devreye girdi. Sn. Özkan'ın ikinci adamlıktan vazgeçerek veya vazgeçirilerek kendi adına parti kuracağı söylentileri çıktı. Bir il gezisinde çok yakın bir dostum şahsen kendisine bu konuyu sorduğunda aldığı yanıt;
- Yok öyle bir şey
olmuştur. Ama parti kurma söylentileri KT satıldıktan sonra basına yansımaya başlamış ve Sn.Özkan'da bu konuda açıklamalarda bulunmuştur. Ve kendi platformunda bile tutarsızlıkları yaşayan ve kendine inanalara bile hedefi açıklamaktan çekinen bir hareketin sanırım sonu bu olacaktı ve de Türk Siyasal tarihinde bir kara leke olarak kalmayada mahkumdur.
Sözü uzatmaya gerek yok şahsen Sn. Özkan'ı basından takip ediyorum. Ama nedense özellikle Kanal D'ye transferinden bu güne kadarki gelişmeleri şöyle hatırlarsak açıkçası pekte sol adına yaptığı birşeyler göremiyorum. Kanal Türk'ü Kanal D'ye transfer olduğu dönemde aldığı 2 milyon dolarla kurduğunu açıkladı. O dönemlerde 200 milyon asgari ücretin olduğu bir ülkede 2 milyon dolar transfer 50 bin dolar aylık ücret alınırken solculuk acaba düşünüldümü.? Kanal D'den neden ayrıldı solculugundan dolayı atıldımı yoksa gelecekte sol adına ülke adına yapmak istediklerini planladığı için mi? Bunların hepsi muamma.Cumhuriyet mitinglerinde birden biremi sol aklına geldi yoksa? Hadi herşeyi planladı diyelim peki dünya sol tarihinde hangi sol hareket baskıya uğramadı, emperyalizmin hışmına uğramadı. Sol hareketi bilen tarihi bilen bir kişi bu işe soyunursa herşeyi göze alabilendir geleceği görebilendir diyorum ben. Güllük gülistanlık hiç bir baskı olmayan bir ülkede hele hele sol adına mücadele lütfen söylermisiniz kimin aklına gelir. Sonrada hiçbir sol işadamı yardım etmedi diyerek ağlamak basitliktir. Gelişmeleri incelersek yine yakın tarih Cumhuriyet Mitinglerindeki tavrı sloganvari özü olmayan açıklamalar kendisini İtalyadaki Zeytin dalı hareketi yani Prody ile özleştirdi gibi geldi bana.Ardından denize düşen yılan sarılır misali CHP'deki ikinci adamlık çabası. Ama karşısındaki kurt politikacı Sn.Baykal varken bu olurmu idi yani. Hadi parti kurdun yine ne kadar başarılı olacaksın evet çok başarılı olacak solu bölmek ve yeni bir kanat oluşturmak adına.
Sözü fazla uzatmak istemiyorum ama baskılar konusunda ki tarih bilinci eksikliğini irdelemek için biraz gerilere gitmek yararlı olur sanırım. Platformdaki genç arkadaşlarımızda hatırlamazlar o günleri. 1977 seçimleri öncesi bugün olduğu gibi en güçlü muhalif olan Cumhuriyet gazetesi olaylarını. O günlerde TUSİAD yandaş gazetelere çarşaf çarşaf ilanlar vererek Cumhuriyet gazetesine ilan vermeyeceklerini açıklıyorlardı. Bir yandan Demirel hükümetinin baskıları, kağıtlara kota uygulaması, Cumhuriyet gazetesinin parasını ödediği kağıtları gazeteye vermemesi ve karaborsadan kağıt alarak gazetenin halka ulaştırılması. Ama Cumhuriyet yönetimi ne yaptı bu baskıları halkla paylaştı bir gazete alan 2-3 gazete almaya başladı.Mücadele etti. Çalışanlar her olayda olduğu gibi aylarca ücret almadan çalıştı. Bunlar baskı değilmi sorarım sizlere.? Ve o tarihte CHP türk siyasal tarihindeki en yüksek oy oranına ulaştı %42. Tüm baskılara, tüm emperyalist saldırılara rağmen sosyal demokrat bir parti %42 oy aldı. O yüzden Sn.Özkan'ı körü körüne savunan genç arkadaşlarımız lütfen en azından yakın tarihimizi biraz okusunlar. Ve Cumhuriyet okurları sayesinde dürüstlüğü sayesinde onca basın şehidine rağmen hala bu ülkenin en büyük muhalif basın kuruluşu. Dahada yakın tarihlere geldiğimizde Uzan grubu Cumhuriyet'i bünyelerine katmak için mücadele etti. İkinci Cumhuriyetçilerle gazetedeki sol bastırılmak istendi ama tüm bu badireler okurların kararlılığı ve yönetimin gelecek konusunda hukuka saygısı ile aşıldı.
Sadece bu konu değil 12 Eylül faşizminde yüzbinlerce sol kitap yakıldı, yazarları hapisanelere atıldı o değerli insanların aileleri mali baskı altında değilmi idi. Hangi şartlarda bugünlere geldiler. Yine Cumhuriyeti örnek verirsek 12 Eylül faşizminde en uzun süre kapatılan, üretilemeyen satılamayan bir gazete nasıl ayakta kaldı.Bunlar mali baskı değilmi idi.? Lütfen sol adına mücadelede Fethullah gibi salya sümük halkın karşısına geçerek bana mali baskı uygulanıyor ben muhalefetimi yapamıyorum, mücadelemi yapamıyorum demeye kimsenin hakkı yoktur hele hele bunu ulusalcılık, yurtseverlik sol adına yapmaya kimsenin hakkı yoktur. Vede utanç vericidir bence.
Diğer çok uzun sürecek mali baskılara örnek vermek bence yersiz. Tabiki Ulusal Kanal'ın ücretini ödediği halde uydu yayınlarının kesilmesi baskı değilmi idi. Şu an Sn. Perinçek'in çektikleri, 80 küsür yaşında bir duayenin hala sağlıkla mücadele etmesini hangi baskı şekline sokacağımıza ben karar veremiyorum artık.
Genç arkadaşlarıma solun tarihi en azından Türk solunun mücadele tarihlerini okumalarını tavsiye ediyorum. Körü körüne kişilere inanarak savunmayı doğmatik buluyorum. Geçmişi bilmeden bugünü kuramayacağımızı, bu günü kurmadan geleceğimizi şekillendiremiyeceğimizi lütfen unutmayın. O yüzden bol bol okuyun.
Sözlerimi yazının başında sorunun KT olayı olmadığını Sn. Özkan olayı olduğunu yazmıştım. Evet eğer sayın Özkan'da birazcık sol bilinç ve tarih bilinci en önemliside kendisine güvenen milyonlara, izleyicilerine biraz güvenebilme bilinci olsa idi , dürüstçe fikirlerini paylaşsa idi, bir programı olsa idi bunlar yaşanmazdı diye düşünüyorum. Basit bir örnekle hangi solcu AB fonlarından alınan hibe paralarla pogram yaptırtır kanalında? Saros vakfına program yaptırmakla eşdeğer değilmi bunlar. İşin bu tarafıda uzun tartışmalara neden olur ama düşünmeye değer diyorum.
Bu fikirler gelişmelerin dünü ve bugününü takip etme sonucu oluşmuştur. En baştada yazdığım gibi sadece eleştirel aklın süzgecinden geçirilmiş düşünceler olarak algılanmasını rica ediyorum.

06.05.2008

Hiç yorum yok: