1 Nisan 2015 Çarşamba

“SÖZ BİPOLARLAR VE YAKINLARINDA” - 1

Ülkemizde bu yıl ilk kez Dünya Bipolar Gününde; Türkiye Psikiyatri Derneği, Bipolar Yaşam Derneği, Bipolar Bozukluklar Derneği ve Lityum Derneği tarafından 30 Mart’ta bir etkinlik düzenlenmiştir. Basın açıklamasında etkinliği düzenleyen dernekler şu görüşlere yer vermiştir. “30 Mart Dünya Bipolar Günü, tüm dünyada kendisinin de muhtemel bipolar bozukluğu olan ünlü ressam Vincent Van Gogh’un doğum gününde kutlanmaktadır. Bu özel günün kutlanması ile birlikte dünya çapında farkındalık yaratmak, toplumsal damgalamayı yok etmek gibi hedeflerin yanında, uluslararası işbirliği ile hastalık konusunda duyarlılığı ve eğitimi arttıracak faaliyetleri dünyadaki tüm halklara sunmak amaçlanmaktadır. Bipolar bozukluk (eski ismiyle manik depresif hastalık) taşkınlık (mani) ya da çökkünlük (depresyon) dönemlerinin olduğu, duygusal iniş çıkışlarla giden, ara dönemlerde hastaların olağan ruh hallerine döndükleri fakat dalgalanmaların yaşam boyu görülebildiği bir ruhsal bozukluktur. Bipolar bozukluğun dünya üzerindeki yaygınlığının %2 ila 5 arasında değiştiği tahmin edilmektedir ve Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, yeti yitimine neden olan altıncı hastalık olarak sıralanmaktadır. Günümüz şartlarında bipolar bozukluk başarılı bir şekilde tanınmakta ve etkili biçimde tedavi edilebilmektedir. Ancak hastalığın yineleyici doğası hasta, hasta yakını ve sağlık çalışanları arasında sürekli bir işbirliğini gerektirmektedir. Tıpkı diyabet hastalığı ya da kalp hastalıkları gibi bipolar bozukluğun da bir tıbbi rahatsızlık olduğu bilinse de, ülkemizde hastalığa yönelik damgalama maalesef hastaların sağlık hizmetlerine ulaşmasını engellemekte, erken tanı ve etkili tedavi almalarını aksatmaktadır. Dünya genelinde bipolar bozukluğa bakışla ilgili farklılıklara değinmek amacıyla, Asya Bipolar Bozukluk Ağı, Uluslararası Bipolar Vakfı ve Uluslararası Bipolar Bozukluklar Topluluğu bir araya gelerek Dünya Bipolar Günü kavramı üzerinde çalışmaktadırlar. Bipolar bozukluğu olan hastaların ve yakınlarının yaşamlarına katkı sağlama ve damgalamayı engellemek temel hedeftir. Dünya Bipolar Gününün kutlanmasına ön ayak olan Uluslararası Bipolar Vakfının (International Bipolar Foundation) Kurucusu ve Başkanı Muffy Walker duygularını şöyle dile getirmiştir: “ Yaşamının büyük bölümünü bipolar bozuklukla geçiren oğlumun bir gün hastalığı nedeniyle yargılanmayacağı, kişilik özellikleri ve nitelikleriyle değerlendirileceğini hayal ediyorum. Dünya Bipolar Gününün bu hayalimi gerçekleştirmeme yardımı olacağına inanıyorum”. Hastalığın biyolojik nedenlerinin, tedavi hedeflerinin, daha iyi tanı yöntemlerinin ve tedavilerin, hastalığın genetik yönünün ve bipolar bozuklukla daha iyi bir yaşam sürdürmenin yöntemleri bu alandaki araştırmaların odaklandığı konulardır. Henüz istenen sonuçlara ulaşmasa da söz konusu araştırmalar ile destekleyen gruplar arasındaki işbirliği giderek büyümektedir ve Dünya Bipolar Günü bu işbirlikleri için de önemlidir. Bu konuda daha ayrıntılı bilgi için Bipolar Bozukluklar Derneği (http://www.bipolarturkiye.org) ve Bipolar Yaşam Derneği’ne (http://www.bipolaryasam.org, https://www.facebook.com/BipolarYasamDernegi , 0 212 414 23 54 no.lu telefondan), Lityum Derneği’ne ( http://www.lityumdernegi.org/ ) başvurabilirsiniz. Tabi geçtiği için etkinlik programını vermem yersiz sanırım. Bipolar Yaşam Derneği’nin düzenlediği “Söz bipolarlar ve yakınlarında” isimli forum saat 13.30 da Taksim Point Hotel’de gerçekleşiyor. Bipolar Yaşam Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Psikiyatr Doç. Dr. Sibel Çakır; “Bipolar bozukluk yani halk arasında bilinen ismiyle manik depresif hastalığından söz ediyoruz. Yurtdışında bir sürü sanatçı bipolar hastası olduğunu açıkladı. Ancak ülkemizde hala hastaların en büyük sorunu 'damgalanma'dır. Aileler hastalığı gizlemek amacıyla hastaneye yatan yakınları için çoğu zaman etrafına "Tatile çıktı, köye gitti, iş gezisinde" gibi yalanlar söylüyor. Bu nedenlerle hem tedavileri gecikiyor ya da aksıyor hem de etraflarından gördükleri tepkiler yüzünden atakları tetiklenebiliyor. Ancak ilaçların düzenli kullanımıyla, düzenli terapiler ve doktor kontrolleriyle 15-20 yıl gibi çok uzun yıllar hiç depresif ya da manik döneme girmeden yaşayan hastalar da var." diyor. Esra Kazancıbaşı’nın moderatörlüğünde bipolar ve yakınlarının hikayelerinden örneklerle devam ediyor etkinlik. - Kadın , 29 yaşında , Evli ve 1 çocuk sahibi , Hemşire “19 yaşında yardıma ihtiyaç duyacak kadar şiddetli bir depresyon yaşadım. Hastalığımı ise 20 yaşımda, evlendiğimde öğrendim. Geçmişimde de depresyon vardı aslında. Ne zaman hayatım değişse böyle şeyler ortaya çıkıyor. Defalarca depresyon atlatmış olduğumu hastalığıma teşhis koyulunca fark ettim. Ailem o dönemlerde destekçimdi. Onlar olmadığı anda kötüye gittim. Evliliğin ilk yılları zaten hep zordur. Biz de bir takım sorunlar yaşıyorduk. Depresyon ilaçları kullanırken, hemşire olduğum için mani yaşadığımı kendim anladım. Acile geldik ve "Ben manideyim, bana yardım edin." dedim. Daha sonra ilk bipolar olduğumu öğrendiğimde ne yapacağımı bilemedim, dünyam başıma yıkıldı. 'Bundan sonra iflah olmam, hayatım boyunca ilaç kullanacağım, hiç mutlu olamayacağım.' diye düşündüm. Eşimle beraberdik. İlk duyduğunda o da şaşırdı, ne yapacağını bilemedi. Uykularımın düzenli olması çok önemliydi o bu konuda bana destek oldu. Daha sonra hamileliğe kadar düzenli yaşadım ve çok sorun yaşamadık. Hamile kalınca ilacı bırakacağım ve bu hastalığı yeneceğim diye düşünüyordum. …..’de hamile kaldım. Hamile kalınca atak geldi. Ramazan ayıydı oruç tutmak istedim. Uyku düzenim de bozulunca atak geçirdim ve kendimi hastanede buldum. İlaç kullanmak zorunda da kaldım. Ancak sonra araştırdık ki bebeğe zararı olmayacağını öğrendik. Hamileliğin 2'inci ayında ikili taramada bebeğimde down sendromu olabileceği söylendi, bebeğimi almayı teklif ettiler. Ağlayarak eve gittim, eşimden destek beklerken bir de ondan darbe yedim. Elini uzatsa, omzuma koysa yetecekti ama farklı bir yol denedi. Yine de şu anda sağlıklı bir oğlum var, ona kavuştum ve çok mutluyum. İlk teşhis koyulduğunda yoğun bakımda çalışıyordum. Bipolar tanısı koyulunca doktor olan şefim beni istemedi. Sonra başka bir bölüme beni yönlendirdiler, oradaki şefim bir kere "Eşin hastalığını bilse seninle evlenmezdi" dedi. Yine iş yerinde bir arkadaşım "O deli, raporu var" dediğini duydum hamileyken ve bu beni çok üzdü. Eğer devlet memuru olmasaydım işsiz kalmıştım diye düşündüm. Tıp doktoru bile beni istemedi. Kanser hastasına insanlar nasıl yardım etmek istiyor, elini uzatıp şefkat göstermek istiyor ama benim de ruhum bazı dönemlerde kanser oluyor. Biz buraya gelmek için 1 günümüzü harcıyoruz çoğu zaman ama özel sektörde çalışan insan bunu her zaman yapamaz. Her zaman insanlara söylemiyorum ama psikiyatrik sorun yaşayan insanlara özellikle destek olmak için söylüyorum. Ama ne kadar anladıklarını bilemiyorum. Annem bile hala benim hastalığımın kendi kendime uydurduğum bir şey olduğunu zannediyor.”

Hiç yorum yok: